Lefkoşa Türk Belediyesi (LTB) Başkanı Mehmet Harmancı, “LTB külliyeyi neden mühürlemiyor?” eleştirilerine cevap vererek “Belediye bu alana hukuki süreç başlatılmadan müdahale edemez” açıklamasında bulundu. Harmancı, meselenin özünde Kıbrıslıtürk toplumuna dayatılmaya çalışılan ‘yeni bir politika’ olduğuna dikkat çekerek, “Bunu vize, ruhsat veya mühür mücadelesiyle engelleyemezsiniz… Bu süreci halk ve doğru muhalefet durdurur” vurgusunda bulundu.
Kıbrıs Postası TV‘de Ulaş Barış‘ın sorularını yanıtlayan Harmancı, kendisinin bugüne kadar adaylıkla ilgili hem kendi pozisyonunu hem de Lefkoşa ile ilgili hayallerini her platformda belirttiğini söyleyerek, sadece bir makama aday olmanın doğru olmadığını düşündüğünü çünkü Lefkoşa Türk Belediyesi Başkanlığı’nın sadece bir makam olmadığını kaydetti.
Harmancı, “Arkadaşlarımızın önemli bir kısmı kaç belediye ile seçime gidileceği bilinmeden ve 51/95 sayılı Belediyeler Yasası’nın yürürlükte olup olmadığı belli olmadan adaylıklarını açıkladılar. Hayırlı olsun diyorum onlara” dedi. Harmancı, “Geldiğimiz noktada bu yasa yenilecek. Yani ne üzerinden hareket edeceğimiz belli oldu. Bu durumda ben de önümüzdeki hafta 8 Kasım günü Lefkoşa’nın mevki değil bir aşk olduğunu vurgulayarak adaylığımı resmen açıklayacağım” dedi.
“Biz denizleri aşıp gölde boğulmayacağız”
Belediyeler Yasası ile ilgili hem iktidara hem de muhalefete 80 sayfa öneri sunduklarını ancak samimi bir çalışma görmediklerini kaydeden Harmancı, komitede en aktif çalışan insanların kendileriyle birlikte belediye sendikaları olduğunu, bugün Lefkoşa’da adaylık için yola çıkanların ise o gün orada olup bir fiil mücadele vermesi gerekirken bu kişileri orada göremediklerini belirtti.
Harmancı, “Biz denizleri aşıp gölde boğulmayacağız ve üçüncü dönem için önümüzdeki Salı günü adaylık açıklamamızı yapacağız” ifadelerini kullandı.
“Süreçler toplumsal muhalefet tarafından iyi yönetilmedi”
Belediyelerin Birleştirilmesi Yasası’nın CTP tarafından Anayasa Mahkemesi’ne götürüldüğünü ve Mahkeme’nin de ilk etapta ara emri vermediğini hatırlatan Harmancı, belediye sayısıyla ilgili herkesin kafasında bir sayı olduğunu ama bütün meselenin halk ve toplumsal muhalefetin bu sürecin neresinde olduğu sorusunun cevabı olduğunu belirtti.
“Bu süreçler işlenirken, bölge insanının demokratik katılımcılığı ve söz hakkı nerededir?” diye soran Harmancı, Meclis önünde sendikaların düzenlediği eylemlere işaret ederek, “İlk akşamki eylemi tetikleyen sendikalar oldu ve esas kavga kapanacak olan bazı belediyelerin kapanmaması üzerinden verildi. Burada bir al-ver süreci yaşandı. Sayı 18’e çıkınca her şey tamam oldu” dedi.
Süreçlerin toplumsal muhalefet tarafından iyi yönetilmediğini düşündüğünü kaydeden Harmancı, “İktidar zaten bu konuyu kendisine ödev olarak aldı. Siyasal kaygı ve çıkarımlar üzerinden bir süreç yürüttüler” ifadelerini kullandı.
“Bu konuda kimse konuşmuyor muhalefetten çünkü orada CTP’li bir Başkan var”
Harmancı şöyle devam etti;
“Bütün mücadeleyi veren arkadaşlara soruyorum; Gönyeli Belediyesi’ne Alayköy bağlanırken içleri rahat mıdır? Burada devasa bir coğrafya yaratılırken rahat mısınız? Bu konuda kimse konuşmuyor muhalefetten çünkü orada CTP’li bir Başkan var.
Yani burada Lefkoşa Türk Belediyesi ile ilgili hiç gaile taşımadınız mı? Başkentin burada pozitif ayrımcılığa tabi tutulması gerekirdi çünkü bu şekilde LTB aylık 27-28 milyon TL kaybediyor.
Bu konuda ciddi mücadele verdik, Meclis tutanakları açılsın bakalım kim ne söylemiş. Ben bu mücadeleyi hiç bırakmayacağım. Coğrafya olarak küçük kalsak bile.
“Lefkoşa’ya aday olduğunuza göre Lefkoşa’nın çıkarları konusunda taraf olmanız gerekirdi ancak bunu göremedik”
Dünyada nasıl görülüyor başkentler; kritik önemde görülüyor. Çünkü halk mesajlarını hep buradan verir, iktidarlar için önemlidir başkentler, o yüzden ek gelirlerle desteklenmelidir bu belediyeler.
Herkes ahkam kesiyor ama Lefkoşa’da sadece 40 tane kamu okulu var. Devletin tüm yükü hem alt yapı hem üst yapı olarak bizim üstümüzdedir.
Lefkoşa’ya aday olduğunuza göre Lefkoşa’nın çıkarları konusunda taraf olmanız gerekirdi ancak bunu göremedik.
“Yürütülen süreç rezalettir”
Belediyelerin Birleştirilmesi Yasası bir reform değildir. 51/95 sayılı yasanın güncellenmesi de reform değildir. Burada da harç ve ücretlerin güncellenmesi ve ufak tefek değişiklikler var. Örneğin itfaiyeyi askerden arındıracak, ilk sağlık hizmetinde, ana yollarda belediyeleri yetkili kılacak ve hayatı kökten değiştirecek değişiklikler yoktur.
Örneğin; reformları 9 yıla yayanlar, 7 yıla yayanlar vardır dünyada. Siz devlet ve kamu kurumu yürütüyorsunuz, yıllar içinde birçok yetkiniz çakışıyor. Yasalar taranarak iç içe geçen yetkiler belirleniyor ve netleştiriliyor.
Bizde yürütülen süreç ise net söyleyecek olursam rezalettir.
“Muhalefetin külliyeye karşı vereceği mücadele yarım saatte aşılacak bir engele endeksleniyorsa yazıktır”
Şimdi iki yasa var; biri imarı düzenleyen Fasıl 96, biri de Belediyeler Yasası.
Fasıl 96 madde 25 derki; ‘Devlete ait yapılarda, Planlama İnşaat Dairesi’yle yürütülen işlerde vize/ruhsat aranmaz’
Belediye Yasası da der ki; ‘Belediye para almaz ama ruhsatı verir’
Bunlardan hangisine göre cevap verilecek bilemiyoruz. Bir hukuki süreç varsa hemen yarın gidelim mühürlemeye ama bileceğiz ki teknik olarak el atacağımız bu konu, yarın bir kararla aşılır.
Mesela tekrar askeri bölge ilan edilir, Savcılık görüşü alınabilir ve ‘Fasıl 96 madde 25’e göre sen müdahale edemezsin’ denilir.
Muhalefetin külliyeye karşı vereceği mücadele yarım saatte aşılacak bir engele endeksleniyorsa yazıktır.
“Muhalefet, ‘Burası bitse de bitmese de biz burada görev yapmayacağız’ diyor mu?”
Muhalefet edenler, ‘Burası bitse de bitmese de biz burada görev yapmayacağız, burayı gençlik merkezine çevireceğiz, kütüphane yapacağız’ dese, toplum da bunu farklı görecek.
Ya da ‘Ta ki kendi binalarımızı yapalım burada görev yapacağız ama kendi binalarımızı yapacağız’ da diyebilirler.
Ama bileceğiz ki bu meselenin özü; bize dayatılan yeni bir Kıbrıs politikasının en temel unsurudur. Bunu bir vize ruhsat mücadelesiyle önleyemezsiniz.
Bunu ciddi şekilde, gerektiğinde halkı ikna edip bütün kitleleri tetikleyecek unsurlarla bezemeniz gerekir. Dünyada birleşilerek başarılan unsurlardır bunlar, gelin başaralım.
Odalara da söyledim, ben gereğini yapacağım ve bunun iç huzurunu da yaşayacağım. Ondan sonra da devlet başka bir şey yapacak ve devam edecek ama biz de görevimizi yapmış olacağız. Bu mudur? Buysa evlatlarımıza verecek hesabımız yoktur.
O yüzden muhalefet başka bir olgudan bakmak zorunda, bunu bir yerel seçim öncesi kişi ve kurumları yıpratmaya döndüremezler. Teknik konuları belediyeler teknik ele alır. Harmancı’nın politik duruşu vardır ancak belediyenin yoktur.
Belediye ne diyecek? Politik olarak buna karşıyım mı diyecek.
“Bu süreci sadece halk ve doğru muhalefet durdurur”
Örneğin Değirmenlik’te yapılan hapishanenin projesi var mı? Vizesi var mı? Kaç Bakan geldi geçti, herkes gitti inceledi. Şimdi vardır belki ama uzun süre yoktu. İhale bile çıkılmadı burada. Su bağlandı, yakında kanalizasyonu bağlayacaklar.
Konu teknik ise her şeyi tartışalım ama konu teknik değildir.
Bugün Bakanlık’tan ne cevap gelirse gelsin, odalarla tekrar görüşeceğim ve gereğini yapacağım. Sadece muhalefete çağrım bunun bununla çözülemeyeceğidir. Muhalefet benimle doğrudan temasa da geçmedi.
LTB Meclis üyesi olan ve Külliyeye Hayır Platformu‘nun bir parçası olan Murat Kanatlı ile konuştuk durumu, anlattık hatta yazışmalarımızı da paylaştık ama ben siyasi-politik perspektiften hareket edildiğini gördüğümde üzüldüm.
Yerel seçim kavgasıyla olmaz bu iş, buradan birine bir şey de çıkmaz.
Benim bu konuda en ufak çekincem ve korkum yoktur. Bu, bu süreci durdurabilecek bir şey değildir. Bu süreci halk ve doğru muhalefet durdurur.
Mücadelenin sadece bir parçası olabilir bu. Ama yüzde 90’lık mücadele alanını terk edip yüzde 5’lik dar alanda oynamak mücadeleyi kazandırmaz.
“Hükümetten bana ‘Sen bunu yaptığın anda biz de bunu yapacağız’ denildi zaten”
Bu söylendi bana zaten hükümet kanadından. Sen bunu yaptığın anda biz de bunu yapacağız dediler. Siyasi bir boyutu var bunun.
Geçen yıl vekillerin ayakta alkışladığı Erdoğan’ın Meclis’te verdiği müjdedir bu. O günden itibaren kamuoyunun gündeminde ara ara yer aldı, sonra aniden proje çıktı, sonra da belli odaklar basına servis etti, park olarak anlatıldı.
Eğer bunun önüne geçemeyeceksek, belediye tabi ki etrafıyla ilgilenecek. Ne yapacağız? Bırakacağız öyle mi kalsın? Şehrin üzerine yüklenen alt yapı ve diğer yükleri görmeyecek miyiz? Konuşmayacak mıyız bunu? Politik bir mesele mi diyeceğiz?
“Kıbrıs türkünün iradesine yönelik bir sıkıntı varsa açık yüreklilikle konuşuyorum”
Ben bugüne kadar 8 yıldır kamuoyunda politik bir figür olarak her konuda yorumsuz kalmayan biriyim. Kıbrıs Türkünün iradesine yönelik bir sıkıntı varsa açık yüreklilikle konuşuyorum, mücadelemi de makamımdan bağımsız olarak veriyorum.
Beni ateşe atacaklar diye bir derdim yok, bu konunun kısa dönemli politik kârın parçası haline getirilmeye çalışıldığını düşünüyorum çünkü baskının geldiği noktaları gördüğümde bunun masum olmadığını da biliyorum.
“Aramızdaki fark şu; ben Lefkoşa’ya olan bağlılığımı başka bir makamla kıyaslamadım”
Vekillerin Başkan adayı olması konusunda, ben tek bir şey söyleyeyim ve bırakayım.
Bana Kasım’dan itibaren en çok sorulan soru ‘Milletvekili olacak mısınız?’ sorusuydu. Ben ‘Lefkoşa’ya sözüm var, 4 yıl boyunca bu sözümü bir tamam yerine getireceğim. Lefkoşa’ya olan ödevlerimi eksizsiz yapacağım’ dedim.
Bu arkadaşlar da çıktı Ocak ayında Meclis’te ‘Şu yasama görevini yerine getireceğim’ dedi oy aldı. Aramızdaki fark ben Lefkoşa’ya olan bağlılığımı başka bir makamla kıyaslamadım.
Ben bu görevi dönemsel görmem, bu benim için hizmet meselesidir. Aramızdaki temel fark bu. Ama iyi oldu, bu yarışa iki vekille çıkılması.
Demek ki gerçekten Lefkoşa’da halka kurduğumuz gönül bağının farkındalar”