Fotoğraf : Gazedda Kolektif / AI Art
Pembe Marmara’nı yeri belki de çok ayrıdır. Dünyada da yeri çok farklıydı belki de.
Bir şairi sevmiş, fakat sonra çok geçinemediği, hatta yatak odalarını ayırdıkları, kendisi de terk edilmiş bir doktor ile evlenmişti. Doktor Sedat Baker’i babası terk edip onu annesi Süreyya ile nasıl yalnız bıraktıysa, Sedat da, Pembe Marmara ile oğlu Ulus Baker’i terk edip kaçmıştı.
14 Eylül 1978 günü saat 17:00’da Doktor Sedat Mare Monte Oteli’nin restoranında yemek yerken, evli sevgilisi Ayşe’de plajdaydı. Halil restorana girmiş ve silahını ateşlemiş, Doktor Sedat’ı oracıkta öldürmüştü.
Pembe Marmara’nın kardeşi de Ecvet Yusuf’tu. Evcet Yusuf silah arkadaşlarının ona karşı yaptıkları ihanete ve alçaklığa uğramıştı. Onu tekke bahçesine gömeceklerdi. Fakat o gece önce Rumlar surları aştı geliyor diyerek, sonra izli mermi ve havanlarla cenazesine kimsenin katılmasına izin vermemelerinin sebebi yıllar sonra ortaya çıkmıştı. Ecvet Yusuf’un mezarı açıldığında mezarından su borusu çıkmıştı. Ailesi yıllardır bir su borusunu ziyaret ediyormuş. Ecvet Yusuf daha sonra Hüseyin Ali Arabacı’nın mezarından beş kişiyle birlikte çıktı. Beş insan aynı mezara gömülmüştü.
Pembe Marmara’nın gazetelerde ilk şiirleri takma isimlerle yayımlanıyordu. Bir gün babası kahveden eve gelmişti. Durmadan soluk soluğa, ne günlere kaldık, gökyüzü üstümüze çökecek, dünya batacak; bugün gavede gazeteda çıkan bir gadının şiiriymiş, onu okudular, inanamadım, utancımdan, öfkemden oturamadım, hiç utanma sıkılma galmadı gadınnarımızda, diye esip yağdıkça, Selma ve Pembe Marmara göz göze gelmişler. Gülüp de yakayı ele vermemek için hemen odalarına koşmuşlardı. Selma, ressam Selma Yusuf Saygın, Pembe Marmara’nın kız kardeşidir.
Sizleri bugünümüze ortak olacak iki Pembe Marmara şiiriyle baş başa bırakıyoruz. Depremle yitip giden aile sofraları ve titreyen toprağın insanı içine çekişi adına…
“Nasılsınız
Nasılsınız sofra ailesi?
Nasılsınız çatallar, kaşıklar
Yemek tabakları
Tuzluk, yemişlik
Peçeteler
Bıçaklar?
Akşamdan beri görüşemedik.
Sen nasılsın
nemi yeşil boyalı
çay fincanım?
Siz de benim hasretimi çekiyor musunuz?
Nasılsınız sofra ailesi?”
“Toprak
Top… Rak…
T, O, P, R, A, K.
Toprak… Toprak…
Bet bereket sende
Ot sende biter
Ve sende olur
Senenin her türlü mahsülü
Sünbülü, gülü.
Çala badem yedim çok güzeldi
Hangi birini sayayım toprak
Rak… Rak…
Allah senden yapmış Ademi Havvayı
Bizi de..
Borcumuz var mı sana?
Bekle ödeşiriz
Verdiğin Toprağı yine alırsın bizden..”