Sultan Abdülaziz iddiasına oynadığı bir tavlada kaybetmiş, karşılığında bugünkü “Beykoz Korusu”nu Ermeni Abraham Paşa’ya vermişti.
1887’lere gelindiğinde II. Abdülhamid koruyu parayla satın almış, mesire yerine çevirmişti.
Bazen yetkiyi verdiğiniz kaybederken de, kazanırken de tek kaybeden siz olursunuz.
***
1960’ın Ankara’sında 5. Ayın 5. Günü saat 5’te binlerce öğrenci Kızılay Meydanı’nı doldurmuş, Cumhuriyet tarihinin ilk “sivil itaatsizlik” eylemini yapmıştı.
- “Ne istiyorsunuz?”, diyen Menderese
- “Hürriyet” istiyoruz, diyen öğrenciler
Menderes’ten;
- “Başbakanın yakasına yapışıyorsun, bundan büyük hürriyet olur mu?” cevabını alacaklardı.
***
65’in Nisan’ında Vietnam Savaşı’nı protesto edenler süngülere çiçek takmış,
1913’ün Haziran’ında Emily Davidson, Kral’ın atının önüne kendini atmasaydı, o zaman 30 yaşın üzerinde kadınlar oy hakkını kazanamayacaktı.
İngilizlerin tuz vergisi için, Gandi tuz yürüyüşünü yapmasaydı bağımsızlığın önü açılmayacak, bir tuz tanesi dünyayı değiştirmeyecekti.
Sekiz bin kadın yürümeseydi, Luther King olmasaydı Amerika’da kadınlar, Afrikalılar oy hakkını kazanamayacaktı.
***
Bütün hak ve özgürlükler direniş ve eylemlerle kazanılmıştır.
Neden eylemin yeri ve zamanı olmaz?
Çünkü eylemci tabu nedir bilmez de ondan…
Bir eylemin en çarpıcı yeri mekânı değil, gafil avladığı mekânlardır. Bu mekân bazen bir yürek, bazen bir vicdan, bazen de iktidarın ta kendisidir.
***
Akıncı gerçekten samimiyse, eylemcileri çağırıp fikirlerini, hislerini bir kez daha ilk ağızdan dinlemesi gerekir.
Ülke de hukuk gerçekten varsa, şiddet gösteren polisler için soruşturma açılması gerekir.
Demokrasi iktidarların sopası ile değil, halkın sesinin iktidarın kalesinden çıkmasıyla büyüyor.
Bu bir Akıncı düşmanlığı değil, tam tersine gafil avlama, avlanma hikayesidir.
Samimiyet, sizi gafil avlayana verdiğiniz tepki ile gafil avlananın size verdiği tepkiyi karşılaştırınca ortaya çıkacaktır.