Son yıllarda Merkezi Cezaevi’nin kapasitesinin çok üstünde mahkum barındırdığıdan dolayı çeşitli sıkıntılar ile gündeme gelmekteydi.
Son aylarda ise vicdani retçi Halil Karapaşaoğlu’nun cezaevine girmesinin ardından yaptığı açıklamalarla, ‘içerisinin’ insani boyutlardaki zaafiyetleri kamuoyunun gündemine gelmiş ve tartışılmıştı.
Daha bu tartışmalar soğumadan ise bugün bir mahkum cezaevinden duvardan atlayıp kaçtı.
Öncelikle şunun altını çizmekte fayda var. Bir ülkede suç ve suça bağlı olarak mahkumiyet sayısının artması doğrudan o ülkedeki sosyal, kültürel ve maddi sorunlarla ilgilidir. Suçu ne daha sıkı denetim ve gözetim mekanizmaları yaratarak önleyebilirsiniz ne de daha büyük hapishaneler inşaa ederek. Ne yazık ki ülkemizde suça yönelik sosyal, kültürel ve maddi açılımlar yapılamamış, bunun yerine denetimci ve kontrol odaklı politikalar hayata sokulmaya çalışılmaktadır.
Öte yandan son yıllarda yeni bir hapishanenin de yapılacağı ve şu an varolan hapishaneden kaynaklı sıkıntıların çözüleceği vaadi verilmekte. Fakat sürekli bu yönde açıklamaların yapılmasına rağmen, yeni cezaevi inşaatına dair herhangi bir adım atıldığı gözlemlenmemiştir. Hatta henüz daha cezaevini yapacak olan firmanın bile bir muamma olduğu söylenmekte. Yeni cezaevi projesi bir bilmeceye dönüşürken bugün ise Merkezi Cezaevi’nden bir kişi kaçtı. Pek çok insan hakkı ihlali ile gündeme gelen Cezaevi’nde şimdi de firar olayı gerçekleşti. Normal bir ülkede, şeffaflık ve hesap verebilirliğin ilke edinildiği bir siyasi pozisyonda bunun karşılığı Cezaevi sorumlusundan, ilgili Bakan’a kadar bu yaşananların hesabının verilmesi, en azından süreçlerin açık yüreklilikle kamuoyu ile paylaşılmasıdır.
Bunun yanında gittikçe suç oranlarının arttığı ada yarısında, bu tür vakalarına yönelik kapatılarak ıslah etmek yerine artık sosyal, kültürel ve maddi güvence mekanizmalarının geliştirilerek mücadele verilmelidir. Aksi taktirde en büyük hapishaneyi yapın, bir süre sonra onun da büyüğüne ihtiyaç duyulacaktır.