Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ilanından bugüne 36 yıl geçti…
Sağlık, eğitim, kültür sanat, ulaşım, ekoloji, insan hakları vs. gibi alanlarda neredeyse hiçbir ilerleme olmadı…
Hiçbir sorun çözülmedi…
Devletin bu alanlara dair hiçbir politikası yok…
Bırakın 5 yıllık, 10 yıllık planlamayı…
Bir yıl sonra bile nasıl bir ülkede yaşayacağımızı bilmiyoruz…
Bildiğimiz tek şey her şeyin daha kötüye gittiği ve gideceği…
Devlet kamusal alanlarda hiçbir şey yapamadığı için… Yapmayı beceremediği için… Kamusal olması gereken hizmetleri özelleştirdi…
Kamu kurumlarının çöktüğü noktada topluma “alternatif” hizmet alanları yarattı…
Özel hastaneler, özel okullar, özel üniversiteler…
Sağlığın, eğitimin satılması normalleştirildi…
Elektrik kurumuna “alternatif” olarak AKSA memlekete getirildi…
İnsanın en temel ihtiyaçlarının “alternatifi” olmaz. Yaratılmaya çalışılan bu söylem sadece patronların çıkarınadır…
Özelleşince bütün sorunlar çözülecek, dendi…
Ercan’ı özelleştirdiler…
Ercan’da hiçbir sorun çözülmedi…
Tam tersi daha büyük bir kaos yaşanmaktadır…
Ercan’ı satın alan şirketin vergilerini ödemediğini gazetelerde okumuştuk…
Devlet normal koşullarda Ercan’a el koyabilir. Haciz kararı çıkartabilir. İşletme iznini alabilir. Peki bunu yapabilir mi? Yapamaz. Bunu yaparsa Ercan’da başka bir kriz yaşanır…
Parası olan özel kliniklere, özel hastanelere gidiyor…
Parası olmayan yoksul ve orta sınıf kesimler devlet hastanesine gitmek zorunda kalıyor…
Ekonomik durumu el veren bütün aileler çocuklarını özel okula gönderiyor…
Ekonomik durumu olmayan aileler ne yapacak?
Bu kimin umurunda?
* * *
Pazartesi okullar açıldı…
Mesarya ve Karpaz bölgesine yanılmıyorsam 46 veya 47 tane…
Atatürk Öğretmen Akademisi’nin 3. sınıf öğrencileri…
Staj bile yapmamış gençlerimiz bakanlık tarafından 2 haftalığına okullarda ilkokul öğrencilerini oyalaması için gönderildi…
Akademideki dostlarımız öğretmen değil hâlâ öğrencidirler…
Öğretmen yokluğundan bu dostlarımız çeşitli devlet okullarına eğitim vermek için gitti…
Bu gençlerin pedagojileri yok…
Okullarını bitirmediler…
Staj bile yapmadılar…
Başka bir özel ilköğretim kurumunda pedagojisi olmadan ya da yeterliliği olmadan herhangi biri ders vermeye çalışırsa bunun sonucu ne olur?
Bu bir suç değil midir?
Milli Eğitim Bakanlığı öğretmen yeterliliği olmayan bu dostlarımızı hangi yasal zemine dayanarak bu okullara göndermiştir?
Bu bir skandaldır…
Bu skandal Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yapılmıştır…
Bu durumdan bu okullardaki öğrencilerin velileri haberdar mıdır?
Okulların ne zaman açılacağı belli…
Neden bu okullara daha önce istihdam yapılmadı?
Atatürk Öğretmen Akademisi’nde 4. Sınıf öğrenci hiç yok…
Neden Akademi’ye o dönem öğrenci alınmadı?
Neden Akademi’ye öğretmen ihtiyacını karşılayacak öğrenciler alınıp, yetiştirilmiyor…
* * *
Ne yazık ki bırakın kırsal alanları şehirler de bile çok büyük problemler yaşanmaktadır…
Sağ ideolojiye başta UBP olmak üzere en fazla oylar bu kırsal alanlardan çıkmaktadır…
İnsanlarımızın doğru düzgün hastaneleri, okulları, ulaşım servisleri, yolları olmamasına rağmen…
Neden bu insanlara oy verdiğini anlamak mümkün değildir…
Kendi çocuklarına bile değer vermeyen…
Kendi çocuklarının geleceğini bile düşünmeyen bir toplumdan bir devletten ne beklenir?
Toplumda özel okullar yasaklanırsa…
Bu bakanların, milletvekillerinin çocukları özel okullara gitmezse…
Ekonomik durumu yeterli olan orta sınıf aileler çocuklarını özel okula gönderemezse…
Devlet okuluna göndermek zorunda kalırlarsa böyle mi olur bu okulların durumu?
Devlette öğretmen olan kişiler bile çocuklarını devlet okuluna göndermek istemiyor…
Oradaki eğitime güvenmiyor…
Kimin güveni var ki? Bu devletin okullarına güven kalmamışsa… Hastanelerine… Yollarına… Polisine… Diğer kurumlarına güven kalmamışsa…
Siz ey efendiler…
Niye oturuyorsunuz o koltukta? Neden alıyorsunuz o maaşları…
KKTC baştan aşağı büyük bir rezalettir… Ve bizler de bu rezaletin içinde yaşıyoruz…
* * *
Kendi çocuklarımızı, kendimizi, doğamızı bir araba bir ev için hiç düşünmeden sattık ve satmaya devam ediyoruz…
Bu dünyada en değerli şey bilgi ve deneyimdir… Bizim miras bırakacağımız tek şey bilgi ve deneyim olabilir… Bu toplumda en az saygı gören okuyan yazan insandır…
Toplumları geliştiren, insan haklarını demokrasinin bir parçası yapan bu kişilerdir…
Bizim ülkemizde yalan söyleyen, çalan, sözünü tutmayan, sömüren değerlidir…
Cahil olup, altında bilmem kaç model arabasıyla dolaşana daha çok saygı duyulur…
Kendini aşağılayana, hor görene tapar bu toplum…
Bu ganimetin lanetidir…
Hiç düşünmeden başkalarının mülkiyetini kendi mülkiyetine geçiren…
Onların bütün özel eşyalarını kendi eşyasıymış gibi kullanan bir toplumdan ne çıkar?
Bizler kendi ailelerimizle başkasının parası için, malı için kavga edip parçalanmış bir toplumuz…
Kendi küçük çıkarları için geleceğimizi hiç düşünmeden sattık…
Dedemden, nenemden, babamdan, annemden bana bir kütüphane kalsın isterdim…
Onların okuduğu kitapları okumak isterdim…
Onların kitaplarını, kendi kitaplarımla birleştirip çocuğuma bırakmak isterdim…
Bazen Lefkoşa’da dolaşırken…
Lefkoşa’daki eski zenginlerin olduğu mahallelerde gezerken…
Eski ev sahiplerinin kitaplarını çöpte atılı görüyorum…
Bazen arkadaşlarım bilmem kimin kitaplarını çöpte bulmuş, diye anlatıyorlar…
Kitapları çöpe atan… Bilgiye, düşünceye sırtını dönen…
Kitaba para harcamayı, okumayı lüks gören bir toplum hiçbir yere gidemez…
Bir Yahudi arkadaşıma 20.yy Avrupası’nda neden düşünürlerin, bilim insanlarının neredeyse hepsinin Yahudi olduğunu sormuştum?
O da bana Tevrat’ta, insanın göç ederken taşıyabileceği tek şeyin bilgi olduğunu bundan dolayı bilgiyi elde etmek için mücadele etmeleri gerektiği yazılı bir ayetten bahsetmişti…
Kıbrıslıtürkler bir an önce kendiyle hesaplaşmalı…
Bu işin nasıl olacağı bellidir…
İsterse 76 yıl geçsin, aynı şekilde yaşamaya devam edersek, ister barış olsun, ister olmasın her şekilde yok olup gideceğiz…
Sorun zihinlerdedir…
Bu yazı ilk kez 19 Eylül tarihli Afrika gazetesinde yayınlandı.