Dostoyevski yazarken yıkım duygusuna tutkuyla bağlıydı. Bu yıkım duygusu da başka bir şeye çıkıyordu. İlla da inanca çıkmazdı. Çünkü insan çok ileri gittiğinde, sonunda kendisini yıkardı. Tehlikeli fazlalıktan dolayı kendisini yıkan karakterleri vardı.
Nietzsche: Kendisinden bir şeyler öğrendiğim tek psikolog Dostoyevski olmuştur.
Freud: Dostoyevski olmasaydı eğer, psikanaliz biraz beklemek zorunda kalacaktı.
Nasıl ki Einstein olmasaydı bugünkü GPRS olmazdı. İşte Dostoyevski olmasaydı, biraz abartılı olacak ama, psikoloji de olmazdı. En hafif tabiriyle, Dostoyevski psikolojiyi kökleriyle etkilemiştir.
Onun için neler dediklerine hep birlikte bakalım.
Einstein: Dostoyevski bana bütün bilim insanlarından daha fazlasını verdi.Gauss’tan bile.
Albert Camus: Suç ve Cezayı okuduktan sonra ilk kez, yeteneğim hakkında kesin bir kuşku duydum. Ciddi olarak, bu işten vazgeçme olasılığını ölçüp tarttım.
Cemal Süreya: Dostoyevski’yi okudum o günden beri huzurum yok.
Stefan Zweig: Dostoyevski psikologların psikoloğudur.” der ve ekler ” Dostoyevski bilinçdışının yeraltı dünyasına doktorlardan, hukukçulardan, suç uzmanlarından ve psikopatlardan daha derin bir şekilde sokulmuştur. Bütün insanlığın son sınırı Dostoyevski değilse hiç kimsedir.
Murathan Mungan: Dostoyevski bize merhameti analarımızdan babalarımızdan çok daha iyi öğretti.
Bir genç, Oğuz Atay’dan kendisine bir kitap önermesini ister. Oğuz Atay’ın cevabı net olur: ” Önce Dostoyevski’yi oku, bitir. Sonra gel…
Dostoyevski’nin dediği gibi; Affettiğim şeyleri ben yapsam affetmezlerdi. Gerçeğin, her şeyin üstünde, zavallı egoların bile üstünde tutulmasını isterim..