İlkesel olarak, yönetme-yönetilme ilişkisini reddediş, genel geçer söylemle, seçimleri ve oy kullanmayı da reddetmeyi beraberinde getirir, biliyoruz.
Bu tutum tarafsızlık değil, tersine, yöneten ve yönetilenlerin olmadığı bir dünya için mücadele edenlerin tarafında yer almaktır, bunu da biliyoruz.
Seçimler, seçen üzerinde bir irade algısı yaratır ve birey, oy kullanarak, toplumsal yönetime yakınlaştığını hatta etki ettiğini düşünerek gerçeklerden uzaklaşmış olur, e bunu da biliyoruz.
Adına ister hami, ister vali, ister vasi, ister işgalci denilsin fark etmez, 50.000 askeriyle bu adada TC gerçeği var, bu da malumumuz.
Bu gerçek oy verip seçeceğimiz cumhurbaşkanıyla falan da değişmeyecek, statükonun öyle kolayına, üç-beş senede bir ‘vatandaşlık görevi’ ifasıyla değişeceği düşüncesi en hafif ifadeyle safdilliktir, bilenler bilmeyenlere anlatıversin.
Şimdi, hafiften temas ettiğimiz statüko gerçeğini ve oy verme eylemine yönelik tespitlerimizi sol cebimize bir koyalım…
Gelelim ‘bu memleket bizim’ söylemi bağlamında ‘ülke’ dediğimiz toprak parçası meselesine.
İnsan zihninin alt katmanlarında iştigal eyleyenlerin kurduğu, diğer canlıları yok ederek, yok sayarak, sınırlar çizerek, hatta bu sınırları korumak pahasına insan öldürmenin meşrulaştırıldığı bir düzen hakim bu dünyada, siz kurdunuz.
‘Bu toprak parçası benim’, ‘Hayır benim’, ‘En çok benim’ diyerek sürdürdüğünüz savaşlar, yıkımlar, işgaller, kuşatmalar, katliamlar bitmedi, bitmiyor.
O toprak parçasını sahiplenen ben kimliği de, tıkıştırıldığınız milliyetiniz.
Dünyayı paylaşamadınız, milliyet elbisenizi giyip ülkeler ve ötekiler yarattınız.
Hepiniz kendi soyunuza methiyeler düzen tarihler yazdınız, kahramanlar, hainler ürettiniz, işiniz bu sizin.
İşinizde çok ustasınız. Her geçen dün daha da çok ustalaşıyorsunuz.
KKTC ucubesini de siz yarattınız.
Haydi bakalım, ülke meselesine dair tespitler de sağ cebe…
Ceplerimize koyduklarımızla, ‘bu ne yaman çelişki anne’ şarkısı dilimizde, biz de gideceğiz seçime…
Bu defa yurdu bütün cihan olanlar, yurdu ütopya olanlar da gidecekler oy vermeye…
Kuklalığınız, haksızlıklarınız, talanlarınız, yalanlarınız, yalan açılışlarınız, aptal yerine koymalarınız, dış mihrak tekerlemeleriniz sizin olsun…
Bizde ne mi var?
Ceplerimizde ne olduğunu söyledik, ha unutmadan, bir de cevabımız var!
Keşke, denizin de, bulutun da, tufanın da bir cevabı olsaydı!