Kudüs’ün ateşi yeniden harlanıyor.
Kudüs’ün Müslüman ve Yahudi çocukları yanmaktan üşürken çözülememiş problemin muhatapları ise semirecekler!
Kudüs ateşi harlanırken Müslüman Arapların gözyaşlarına odaklanmaktan İbranili Yahudilerin ızdırabı görülmüyor.
“Ben Kudüs’te canlı fare bile istemiyorum” emrini veren kişi ne DAİŞ emiri el-Bağdadi ne de Hamas’ın başındaki Haniye değildi.
Katliamın hedefindekiler Arap Müslüman’lar değildi.
Milattan Sonra (MS) 132’de Roma Kralı Hadrianus bu emri askerlerine verdi. O gün büyük bir katliam yapıldı ve katliamın hedefindekiler İsrailoğullarıydı!
Kudüs Milattan Önce (MÖ) 3 bin yılında inşa edildi ve MÖ 937’de Yehuda krallığının başkenti oldu. Davut Peygamber Yehuda ile İsrail’i birleştirdi ve Kudüs’ü İsrail krallığının başkenti yaptı.
Yobaz İslamcıların dillerinden düşürmedikleri Mescid-i Aksa inşa edildiğinde Muhammed’in doğumuna 1500 yıl vardı!
Mescid-i Aksa Davut’un oğlu Süleyman tarafından bir tapınak olarak inşa edilmişti.
Babil kralı II. Nabukadnezar MÖ 587’de Kudüs’e saldırdı ve büyük bir katliam yaptı. Öldürmediklerini esir aldı. Mısır’ın Firavunları da aynı şeyi yaptılar.
Musa Peygamber katliamdan kurtulan köle bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi ve kendisine Peygamber vahyi geldiğinde Kudüs yolundaydı!
Roma kralı Pitatus kalabalık bir ordu ile saldırdı ve İsa’yı burada çarmıha gerdi!
Kudüs kimin?
Bu tarihi gerçekleri bilmeyen cahiller “Kudüs Müslüman’larındır” diyorlar. Kudüs üç semavi dininin ortak şehridir.
Filistin güzellemeleriyle İsrail karşıtlığında buluşan herkes açık ki Arap milliyetçiliği ile yoğrulmuş İslam’ın ideolojik etkisiyle Anti-Semitik hastalığından mustaripler!
İsrail, Ortadoğu’nun en demokratik devletidir ve kurulduğu günden bu yana Arap-İslam devletlerinin kuşatması altındadır.
İsrail, etrafındaki Mısır, Lübnan, Suriye, Suudi Arabistan, BAE, Türkiye ve İran’dan çok daha demokratik bir devlettir.
Arapların onlarca devleti vardır.
Müslüman’ların onlarca devleti vardır.
İbrani’ler ve Yahudilerin bir devleti var. O da her gün ya kötüleniyor ya da ciddi olarak tehdit ediliyor.
İsrail’in egemenliğini sorgulayan ve dışlayan değerlendirmeleri kazdığınızda altından İbrani-Yahudi düşmanlığı çıkar.
İsrail devleti yok olduğunda Arap ve İslam ülkeleriyle çevrili İbrani halkı ve Yahudiler zayıf düşerler ve giderek yok olurlar.
Kudüs’ün her taşında İbrani halkı ve Yahudilerin alın teri var.
Her ülkenin egemenlik hakları var olduğu gibi İsrail’in de egemenlik hakkı vardır. Almanya Başkentini Bonn’dan Berlin’e taşıdığında kimse tek kelime etmedi ve zaten kimsenin tek kelime etme hakkı yoktu.
Bu Almanya’nın kendi egemenlik hakkıydı. ABD Başkanı Donald Trump’ın ABD Büyükelçiliğini Tel Aviv’den Kudüs’e taşıma kararını ve Başkentin Kudüs olmasını bu egemenlik hakkı çerçevesinde yaklaşmak Filistin-İsrail geriliminde oluşan çatışma ve kaosu aşmak için daha elverişli bir ortam sağlar.
ABD Büyükelçiliği’nin Kudüs’e taşınması hadisesi yeni değildir; ABD Parlamentosu 1995’de bu yasayı kabul etti. O günden bu yana seçilen bütün Amerikan Başkanları Büyükelçiliğin Kudüs’e taşınacağı sözünü verdiler.
Kaldı ki Filistin direnişinin sembol lideri Yaser Arafat’ın Oslo’da imza attığı iki devletli çözüm anlaşması Kudüs’ün Batısını İsrail’e veriyordu.
Fanatik Arap milliyetçileri ve yobaz islamcılar Corc Habaş’ın “Denizden Nehre Filistin” (Akdeniz’den Ürdün Nehrine) hayaline sarılmayı sürdürseler de Filistin direnişinin kahramanı Yaser Arafat bu hayali Oslo’da çöpe attı.
1967’den beri İsrail Parlamentosu ve merkezi idari binaları Kudüs’te ve resmi olmasa da Kudüs İsrail’in başkenti olarak işlev gördü.
Bu işlevin resmileşmiş olmasını Erdoğan gibi yanlış politik hamleleri nedeniyle sıkışan kimi yobaz islamcılar tarafından yeni bir krizin fitilini ateşleme nedeni saysalar da Filistin davasının kadim destekçisi Suud sarayındaki kişi Kızıldeniz’deki lüks yatta ağırladığı konuk ile bundan vazgeçtiğini çoktan açık etti!
Kudüs ateşi daha bir süre harlanmayı sürdürecek…