Geçtiğimiz haftaya Ercan havalimanında yaşanan yolsuzluk ve rüşvet skandalı damgasını vurdu.
CTP BG-UBP hükümeti döneminde yaşanan bu yolsuzluk ve rüşvet olayı, görmezden gelinmiş ve hasıraltı edilmeye çalışılmıştı. Olayın yaşandığı dönem sessiz kalan CTP-BG kanadı, şimdilerde olayın üzerine ısrarla gitmekte ve hesap sorulmasını talep etmektedir. Ancak ne siyasi riyakarlıkları ne de yaşananları yeniymiş gibi gösterme çabaları, sorumluluklarını ortadan kaldırmamaktadır.
Kaldı ki Ercan’da yaşanan 11 Milyon 250 bin dolarlık hizmet alımı adı altındaki yolsuzluk ve rüşvet olayı buz dağının görünen kısmıdır. Kumarcılar Hanı inşaatında yaşanan usulsüzlükler, KIB-TEK’de yaşanan partizanca istihdam ve yolsuzluklar ve daha birçoğu hafızalardadır. Cevizcinin çuvalı açılmaya görsün, çuval gizlenen yolsuzluklarla doludur. Düzen partilerinin bir birlerini eleştirmesi, suçlaması, ancak hükümete gelince yolsuzlukların üzerine gitmemesi bundandır. Hepsi kirlidir.
Gelinen aşamada KKTC denen yapının ne menem bir rejim olduğu daha da açığa kavuşmuştur. Yolsuzluğun, hırsızlığın, yozlaşmanın, usulsüzlüğün ve adaletsizliğin en aşağılık bir şekilde yaşandığı, yapanın yanına kaldığı bu yapının Kıbrıslı Türklere gelecek vaat etmediği aksine geleceği körelttiği artık daha nettir. Dolayısı ile her kim ki bu yapıyı iyileştireceğini, hesap soracağını, daha iyisini yapacağını söyler, açıkça yalan söyler. Arif hocanın vurguladığı gibi “Çirkef yatağının ortasında gülistanlık olmaz”. Kıbrıslı Türkler için tek çıkış yolu erken federal çözüm ve uluslararası hukuktur. Esas olan bu çirkef yatağından kurtulmaktır.
Dolayısı ile Kıbrıs sorunu çözüm müzakereleri çerçevesinde 28 Haziran’da İsviçre’nin Crans Montana kasabasında gerçekleşecek uluslararası konferansta olumlu sonuçlar alınması ve erken çözüm yönünde ilerleme sağlanması, Kıbrıs Türk toplumu açısından hayati derece de önemlidir.
Şüphesiz tüm taraflar masanın etrafına kendi çıkarları ve öncelikleri ile oturacaklardır. İngilizler ülkemizdeki üslerini ve etkilerini koruma arayışındadır. Amerikalılar, ülkemiz ve bölgemiz üzerindeki nüfuzlarını koruma peşindedir. Avrupalılar da kendi çıkarlarını gözetmektedir. Türkiye için kendi çıkarları Kıbrıslı Türklerden önce, Yunanistan için kendi çıkarları Kıbrıslı Rumlardan önce gelmektedir. Çağdaş Kıbrıs tarihinde yaşan onlarca deneyim bunun böyle olduğunu göstermiştir.
Esas olan toplum liderlerinin masaya kimin çıkarlarını gözetmek için oturacağıdır. Gelinen aşamada her iki liderin erken çözüme ulaşmak için kararlı olması ve ortaya siyasi irade koymaları şarttır. Bunu yaparken tüm Kıbrıslıların ortak çıkarlarını ve hassasiyetlerini göz ardı etmemeleri, suçlama oyununa girmemeleri ve erken çözümden herkesin kazançlı çıkacağı bilinci ile hareket etmelidirler.
Tüm konuların bir biri ile bağlı bir şekilde ancak esas olarak güvenlik ve garantilerin müzakere edileceği Crans Montana zirvesinden erken çözüm yönünde olumlu sonuçlar çıkması, iyi bir ön hazırlığa bağlıdır.
Bu bağlamda her iki lider önümüzdeki kritik süreci garantörlerin insafına bırakmamalıdır. Güvenlik ve garantiler ile ilgili BM kayıtlarına da geçen ve her iki lider tarafından da belirtilen, “bir tarafın güvenliğinin diğeri için tehdit olmayacağı” bir modele ulaşmak için yaratıcı ve kararlı bir şekilde çalışılmalılar, iyi bir ön hazırlık yapmalıdırlar.
Sn. Anastasiadis ve Sn. Akıncı, Kıbrıs gemisinde birlikte yol alıyoruz. Ya birlikte batacağız, ya da daha engin denizlere yol alacağımız çözüm limanına birlikte demir atacağız.