Yazar: Thanasis Photiou
ENGLISH (İNGİLİZCE) ΕΛΛΗΝΙΚΑ (YUNANCA)
Kaynak: KÖTÜLÜK YAĞMURU
Görsel ve Çeviri: Penna
Merak ediyorum, tüm bu çirkeflik nereden geliyor? Nasıl yetiştirildiler? Bu vurdumduymazlığın dayanağı ve gerekçesi nedir? Nasıl olur da bir insan, özellikle herkesin önünde, bu kadar utanmaz bir pislik olup, yüzü kızarmaz?
Bir zamanlar utanma duygusu bir nevi güvenlik ağı görevi görüyordu. Bizi koruyan bir ağ. Bu kadarı yeter. Gerçekten şaşkınım. İçinizden bu çirkeflik akarken deniz nasıl ceset kusar? [Çevirmenin notu: Yazar, 14 Haziran’da Yunanistan’ın Pylos kıyıları açığında yüzlerce göçmeni taşıyan bir balıkçı teknesinin ölümcül bir şekilde batmasına atıfta bulunuyor] Onları kim besledi ve bunu nasıl yaptı? Antik Yunanlılardan neler öğrendiler? Ölülere saygı ve kibir konusunda ne öğretildi? Philoxenia’yla [konukseverlik olarak çevrilen yabancılara karşı dostluk] ilgili antik öğretilerden ne öğrendiler? Hiçbir şey mi? Eğer Hristiyansalar, Kıyamet Günü’nden korkmuyorlar mı? Matta İncil’inden haberleri yok mu?
İnançlı olduklarına göre, “Oğlunun insanlar arasında görüneceği ve bütün ulusların O’na yaslanacağı zamanın geldiğini anladıktan sonra İnsanoğlu gökteki tahtına oturacak” sözlerinden korkmazlar mı? [Çevirmenin notu: Matta İncili’nden alıntı] Ayrılık saati için endişelenmezler mi? “Çünkü size şunu derim, aç olduğumda bana yiyecek vermediniz, susadığımda bana içecek vermediniz, yabancı olduğumda beni hoş karşılamadınız, çıplak olduğumda beni giydirmediniz, hasta veya zindanda olduğumda beni ziyaret etmediniz.” O zaman kendisine cevap verecekler: Rab, seni ne zaman aç veya susuz veya yabancı veya çıplak veya hasta veya zindanda gördük ve sana hizmet etmedik?
Sonra İsa onlara şöyle diyecek: Gerçekten size söylüyorum, bunlardan en küçüğüne bile yapmadığınız gibi bana da yapmadınız.” Peki, tüm bu ırkçılık ve nefret nereden geldi? Onları kim bu hale soktu? Onlar, “ülkeye tecavüz etmesinler” ve işlerini, kadınlarını ve erkeklerini çalmasınlar diye Kemal Atatürk’ün Anadolu’daki insanları gemilere bindirmeden önce katletmesini isteyenlerle aynı tohumun soyundan mı geliyorlar? “Bizi Yunanistan’da istemediler… Birçok şey oldu… Hatırlıyorum ve ürperiyorum…” Zavallı Dido Sotiriou. [Çevirmenin notu: Yunanların Anadolu’dan sürülmelerini ele alan en dikkate değer eserlere sahip Yunan roman yazarı]
Küçük bir çocuğa bir bardak su bile vermeyen, şimdi bu kadar çok insanın boğulması üzerine sevinçle dans edenlerle aynı tohum mu bunlar? “Bir Yunan adasına kadar kovalandılar. Mağazalar, evler, kapılar, pencereler, hiçbir sebep olmadan hepsi kapalı. O ve karısı sürünün arasında. Altı gündür hiçbir şey yemeyen bebek ağlayarak dünyayı parçalıyor. Kadın su için yalvardı. Bir ev cevap verdi: “Bir bardak bir frank” Baba da şöyle devam ediyor: ‘Ne yapabilirim, Sayın Stratis, susuzluğunu gidermek için çocuğumun ağzına tükürdüm.’ [Çevirmenin notu: George Seferis’in Anadolu’dan Yunanistan’a sürülen Yunan mültecilerin nasıl karşılandığına atıfta bulunduğu bir metninden]
“İnsanlarımız nereye gittilerse belgelerle gittiler diyorlar. Saçmalık. Hem zalim hem de cahiller. Yasal olarak getirdiğimiz diğer insanlara daha iyi davranacağımızı düşünürsünüz. Amerika’ya, Avustralya’ya ve diğer yerlere birçoğu belgesiz gitti. Tabi bir de onlara büyük vaatlerde bulunan köle tüccarları vardı. Ucuz işgücü. Peki yerliler ne yaptı? O zamanın gazete manşetleri ve restoran tabelaları her şeyi anlatıyor: ‘Beyaz toplum için enfeksiyon kaynağı’ / ‘Bir Yunan ile görülen beyaz kadın’ / ‘Sıçanlar ve Yunanlar giremez’ / ‘Kötü kokuyorlar, toplumumuzu bozuyorlar, işlerimizi çalıyorlar…’ / ‘Devleti sömürüyorlar ve gettolar yaratıyorlar…’
Biz daha önce görülmemiş bir şeyi yaşamıyoruz. Göç insanın doğasında var. Akınlar durmayacak. İnsanoğlu her zaman daha iyi koşullarda yaşamak için, hayatta kalmak için “Vaadedilen Toprakları” aramıştır. Homo sapiens sapiens atalarımız Afrika’dan geldiler – mükemmel DNA’mız hakkındaki anlatıyı bozuyorsam özür dilerim – ve dünyaya yayıldılar. Evet, bugünlerde gerçekten yoğun bir dalga yaşıyoruz. Bu yönetilmeli. Devletlerimiz ve genel olarak Avrupa tarafından. Göçün küçük veya kolay bir sorun olmadığını her fırsatta tekrarlamaktan bıktım.
Tam tersine. Hem büyük hem de karmaşık bir sorundur. Kolay ithamlardan, aforoz etmekten veya sınırların kaldırılmasından yana da değilim. Ancak göçten daha büyük bir sorun var. Göç sorununu çözebilecek bir yol bulunsa bile, birçok insanın aklında ve ruhunda taşıdığı şeyler çözülmez. Bu çirkef akacak başka bir yer, kendini gösterecek başka bir neden bulacaktır.
Buna insanlıktan nasibini almamak denir. Üstelik bu daha korkutucudur. Son olarak da birçok insanın kehanetleri sevdiğinden emin olduğum için, bir kehanette bulunmama izin verin: Amin. Size Amin diyorum. Ne ekersen onu biçersin. Biz de etrafı denizle çevrili bir adadayız….