Ankara Valisi, “Sataşma olayı” dedi.
“Hassas vatandaşın masum tepkisi gibi bir şey yani”.
Bir grup ırkçı Türk, yaşlı Kürt-Alevi bir kadının cenazesine saldırıp cenazeye katılanları linç etmeye kalkıyor, o kentin Valisi buna “Sataşma…” diyor.
Hadi oradan…!
Ülkenin her yerinde işini isteyen kadın ve erkeklerin üzerine plastik mermiler boşaltıp onları kelepçeleyen İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ülkenin başkentinde ırkçı faşist güruhu 3 saat 30 dakika izliyor.
Cenaze arabaya yüklenip Dersim’in yolunu tutarken arabası ile kafilenin önünü kesiyor!
Çek arabanı faşist!
Her gün Hatun’un kızına ve kızının temsil ettiği Kürtlere hakaret edecek, onları hapsedeceksin sonra da arabanla önlerini kesip ‘cenazeyi götürmeyin’ diyeceksin…
Kürtler eşit yurttaş olmak için binlerce kızını, oğlunu toprağa verdi. Ortak ülkede yaşamak için hep alttan aldılar, hala alttan alıyorlar. Sen ne yaptın?
Her gün Kürtlere ve dostlarına operasyon çekiyorsun.
Adalet Bakanı Bozdağ “cenazeyi oradan çıkarmak ailenin kararı“ dedi.
Aile ne yapsaydı? Yapılanı sineye mi çekselerdi? Mezar taşlarının parçalanmasını mı izleselerdi?
Hatun Tuğluk’un mensubu olduğu Kürtler, Ankara tarafından hiç bir zaman eşit yurttaş olarak kabul görmedi!
Onlar devlet nezdinde hep çıban oldular. O çıban 1938’de sökülüp atıldı(!)
Ya Türk olacaklardı ya da yok olacaklardı…
“Buraya Kürt’ü, Alevi’yi, Ermeni’yi gömdürtmeyeceğiz. Gömerseniz de çıkartır parçalarız“ bağırışları içinde bir cenaze taşındı.
Irkçı Türkler, Kürt Hatun’u gömdürtmediler!
Neden?
Tuğluk ailesi Kürt olmayı sürdürdü! İşkencelere, katliama ve hapse rağmen Kürtlükte ısrarlı oldular.
Bu ısrar bedeni ile Tuğluk ailesi ve HDP’liler linçe maruz kaldı. Annesinin cenazesine Cezaevinden özel izin ile gelen Aysel Tuğluk bitkindi ve ayakta zor duruyordu.
Anneyi uğurlamak zordur, bir de o uğurlama da uğurlanan anne ile birlikte linç edilmek…
Korkunç bir acı…
Kürt, Türk için öldüğünde TC’de kıymetleniyor. Kürt, Türk bayrağı kuşanıp Vali’sinin ellerini öpmeli… Kürt, Türk için silah kuşanmalı, Türk için siyaset yapmalı ve Türk için çalışmalı…
Kürt, Miroğlu ve Metiner gibi Türk için siyaset yapmayıp Kürt için çalışınca Hatun’un güzel kızı gibi hapsediliyor. Tuğluk, TC için ‘Kürtlerin ve Türklerin ortak vatanı’ dese de kabul görmedi. Bekir Bozdağ gibi ancak sahibi istediğinde Kürt olmalı…
Bozdağ, devlet ve Türk kuşandığı için muteberdir. Öyleki artık kimse Kürtlüğünü bilmez.
O böyle yaşadığı müddetçe TC’nin baştacıdır.
Tuğluk ailesi Bozdağ olmadıkları için devlet nezdinde çıban görüldüler.
Hatun Tuğluk’un evi Ankara İncek’te. Evinin penceresine bakan mezarlığa bakıp “Beni buraya gömün” demiş.
Ailesi vasiyetini yerine getirdi.
“Birkaç saat boyunca linç tehlikesi yaşadık. Bir güruh saldırdı ve bütün güvenlik güçleri seyretti. Korkunç! Şu an cümle kuramıyorum.” (Cenazeye katılan Sırrı Sakık)
Türkler, Kürtler ile toprağın altında da buluşmak istemiyorlar.
Hatun Tuğluk’un oğlu işkencede katledildi. Ömrü çocuklarının peşinde cezaevlerini gezmek ile geçti.
Aysel’in son duruşmasında HDP mitinginde patlayan bomba ile iki bacağını kaybeden Lisa Çalan’ın ellerini tutup şöyle dedi: “of oof biz de dert çok.“
Denir ki derdi ortak olanların sohbeti derin olur.
İkisi tekerlekli sandalyede diz dize verip dertleştiler. Dert onu defnedilirken de bırakmadı.
Hatun Tuğluk’un cenazesinde yaşananlar anti Kürt bir saldırıdır.
“Düşmanlık ektiğiniz de barbarlık biçersiniz.“
Ankara İncek mezarlığında yaşanan kötülük AKP iktidarının yarattığı Kürt düşmanlığının zehirli meyvesidir.
Eğer TC, sınırlarına aldığı halkları aşağılamamış ve inkar etmemiş olsaydı İncek’te o linç olmazdı. Eğer TC Devleti sınırlarına aldığı halkların ortak ülkesi olsaydı bu linç hali gerçekleşmezdi.
Sanılmasın ki Hatun Tuğluk’un yatacağı toprağı yok.
Kürt Hatun Türk mezarlığından kalktı o artık Dersim’de kendi topraklarında.
Hatun artık doğduğu topraklarda.
Kızı Aysel ise Türk cezaevinde esir! Aysel, Hatun’un derdini yüklemiş halkının bireylerinin bir cüzzamlı gibi sürülmemesi ve onurlu her insan gibi yaşaması için didiniyor.