Hem içte hem de dışta savaş ortamı içinde bulunan, Türkiye, zaten zayıf olan ekonomik bünyesini olağan dışı askeri harcamalarla iyice zayıflatmış, bütce açıklarını büyütmüş, ve açığı kapatabilmek için muhtemelen karşılığı olmadığı halde para basmaya başlamıştır. Karşılığı olmadan basılan para, sürekli devalüasyonlara yol açarak çalışanların alım gücünü budamakta, maaş ve ücretleri yoksulluk sınırının da altına çekmektedir.
Kısacası, emekcilere yapılan maas ve ucret odemeleri surekli azalmaktadir.
Yani, sermaye semirirken emekçi halk yoksullaşmaktadır.
Tl’de yaşanan yüksek orandaki devalüasyon KKTC’nin yıllık bütçe planlamalarını da darmadağın etmekte, yol açtığı bütçe açıklarıyla, bütçeyi sürdürülemez hale getirmektedir. Açığı kapatabilmek ve bütçeyi uygulayabilmek için hükümetlerin zam yapmaktan ve Ankaraya avuc açmaktan başka çareleri yoktur.
Bu ülkedeki sorunların üstesinden gelebilmek için önce bu ülkenin temel gerçeği ile yüzleşmeliyiz! Peki nedir bu ülkenin temel gerçeği?
Bu ülke Anglo-Amerikan emperyalizminin desteği ve himayelerinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin işgali altındadır. İşgal altındaki topraklar üzerinde, sanki egemen bir ülkenin ekonomisini yönetmekte olduğunuz rolüne soyunmak sorunlara çözüm getirmez.
Kuzey Kıbrıs’ta ekonomik altyapıyı oluşturacak güçte bir ÜRETİM yoktur. Sömürgeci tarafından buna izin verilmemektedir. Örneğin Türkiye kıbrısın kuzeyinden gelen mamül ve yarı mamul ürünlerle sebze ve meyve ürünlerini genellikle ya hiç kabul etmiyor ya da çok bürokratik işlemlerden sonra ithaline onay veriyor. Gerekçeleri de ne? AB ile varılmış olan gümrük birliği anlaşması! Bu gerekçe inandırıcı mı?
AB Ülkeleriyle yapılan anlaşmaların, BM kararlarının ve Cenevre konvansiyonunun altına attığı imzaların bile varlığını hiçe sayarak Kıbrıs’a nüfus pompalayan, uluslararası hukuk kurallarını çiğneyerek, adayı işgal eden Türkiyenin mal hareketleri konusunda AB ile yaptığı anlaşmalara saygılı davrandığını söylemesi hiç de inandırıcı değildir. Sorunun temelinde işgalin ve sömürgeciliğin olduğu, buna bağlı olarak, işgalcinin tercihinin üretimden kopuk bir ekonomiden yana olduğu göz ardı edilmemelidir. Sorunlara çözüm bulmak isterseniz önce bu gerçeği hazmedecek ve kabulleneceksiniz. Egemen olmadığınız topraklarda egemen rolü oynamaktan vazgeçmelisiniz! Egemen değilseniz krizi işgalcinin sırtına yükleyin! Kıbrıs Türk halkını emperyalizmin çizmeleri altında ezdirmeyin! Halkı yoksulluk ve açlık sınırlarının altında yaşamaya mahkum etmeyin! Sömürge durumunda olan bir ülkenin mali yükünü neden sömürgecinin kendisine değil de ülkenin mazlum halkına yüklüyorsunuz?
Yok eğer egemen olduğunuz iddiasındaysanız, alabileceğiniz önlemler vardır.
Derhal Türk lirasını tedavülden kaldırmalı, en azından dövize endeksli muhasebe birimine geçmelisiniz. Bunu yapmanız halinde istikrarlı bir muhasebe birimine kavuşur, hem bütçeyi dengelemede karşılaştığınız devalüasyondan kaynaklı sorunlardan kurtulursunuz, hem de kitlelere daha iyi maaş ve ücretler verebilirsiniz. TL devalüe edilse bile dövize endeksli muhasebe sisteminde ürün fiyatları özellikle de temel ihtiyaçlar olan, elektrik, gaz, ve petrol fiyatları artarken ücret ve maaşlar da ayni oranda artacağı için TL’deki devalüasyonların yıkıcı tesirlerinden kaçınmış olacaksınız.
Evet baylar, Çare vardır!
Eğer egemenseniz, Kıbrıs’ın Kuzeyini Kıbrıs Türk halkının yönetmesini sağlayın!
Dövize endeksli para birimine geçin.