Yirmi yaşından beridir gece gündüz çalıştığım, büyük emek ve özveri harcadığım, hayatımda birçok şeyi uğruna ertelediğim Birleşik Kıbrıs Partisi’nde yaşananlardan dolayı çok büyük bir üzüntü ve derin hayal kırıklığı içerisindeyim.
Yaşananlar ne koltuk kavgası, ne bölücülük ne de disiplinsizliktir. Esas olan partiyi şahsi şirketi gibi gören ve tek adam rejimini dayatmaya kalkan anlayışa karşı demokratik ve kollektif ve katılımcı bir parti yaratma, sol değerlere sahip çıkma mücadelesidir.
Son Parti Meclisi’nde yaşananlar, parti kararlarına rağmen ısrarla sürdürülen anti-demokratik uygulamaların artık kabul edilemez boyutlara ulaşmasının bir sonucudur. Bu güne kadar partimize ve mücadeleye zarar gelmemesi için birçok anti-demokratik tutum karşısında soğukkanlılığımızı koruduk. Ancak son yaşananlar ve Genel Başkan’ın parti kararlarını yok sayarak ben bilirim ben yaparım anlayışında ısrar etmesi karşısında daha fazla suskun kalmak olmazdı.
Yaklaşık bir yıl önce gerçekleşen Genel Kurul sonrası Genel Sekreterliğe tüm ısrarlara rağmen aday olmadım. Genel Başkan ile yaşadığımız sorunların aşılması için geri adım attım. Partiye ve mücadeleye zarar vermemek için Parti Meclisi’ndeki arkadaşlarımız ile soğukkanlı bir şekilde Genel Başkan’ın tek adam rejimi dayatmasına karşı demokratik bir yol izledik. Tartışmamızı, eleştirilerimizi, önerilerimizi dışarıya yansıtmadan parti içerisinde yaptık. Ancak her zaman dışlandık. Eleştirdiğimiz, düşüncelerimizi paylaştığımız için yok edilmesi gereken bir tehdit muamelesi gördük.
Cumhurbaşkanlığı seçimleri ardından gerçekleştirilen Parti Meclisi toplantısında partimiz rejime karşı solda birlikteliğin şart olduğu tespitini yaparak, bunun en doğru yolunun çatı partisi örgütlenmesi, yani soldaki tüm örgütlerin kendi kimliklerini koruyarak ortak bir siyasal üst yapıda bir araya gelmesi olduğu kararını verdi. Çalışmaların bu yönde yapılmasını kararlaştırdı.
Ancak Genel Başkan aylarca Parti Meclisi’ni toplantıya çağırmayarak, parti meclisi kararına aykırı bir şekilde ve parti kararı olmadan bünyesine ülkücü faşistleri kabul eden, ismi çalıntı olan ve üstelik mahkemelik olan TKP-YG ile kendi başına bir takım anlaşmalar imzaladı.
Bu anlaşmalar esas olarak BKP’nin önümüzdeki seçimlerde TKP-YG listelerinden seçime girmesini öngörmektedir. Üstelik Genel Başkan kimin hangi sıradan aday olacağına dair liste çalışmasını da tamamladı.
Kendisine, Lefkoşa 2. Sırayı laik gördü. Ardından ziyaret edilen birçok siyasi parti, sendika ve örgüte, TKP-YG ile yapılan anlaşmaya dâhil olmaları önerisi götürüldü. Tüm örgütler TKP-YG çatısında bir seçim işbirliğini reddetti. Ancak diğer yandan birçoğu basına da yansıyan açıklamalarında, solda birliğin ve ortak mücadelenin şart olduğunu, siyasi bir üst yapıda bir araya gelinebileceğini açıkça belirtti.
Anlaşılacağı üzere Genel Başkan PM kararına aykırı bir şekilde gerçekleşmesi mümkün olan en geniş sol birlik ve çatı partisi çalışması değil, TKP-YG çatısı altında seçim işbirliği çalışması yaptı. Bu süreç içerisinde Genel Başkan, Parti Meclisi’ni toplaması yönünde yaptığımız tüm çağrılara kulaklarını tıkayarak, kendi bildiği gibi süreci ilerletmeye devam etti.
Diğer yandan PM üyeleri olarak yapılanların yanlış olduğunu ve oldubitti ile karşı karşıya kalacağımızı öngörerek, bir takım örgüt temsilcileri ile görüşme gerçekleştirerek, ortak bir manifesto ürettik. İsimlerini kendilerinden izin almadığım için burada açıklamak istemediğim aralarında bir siyasi parti, sendika, hareket ve derneğin olduğu 6 örgüt temsilcisi ile “kollektif, demokratik ve katılımcı bir örgütlenme anlayışını esas alarak, meydanlarda, sokakta ve seçim süreçlerinde birlikte hareket etmek için ortak bir siyasal üst yapıyı, Demokratik Sol Koalisyonu oluşturma” noktasında anlaştık. Ayrıca üzerinde anlaşılan manifestoyu parti ve örgütlerimize götürüp, resmi karar aldıktan sonra çalışmalara resmi olarak başlamak noktasında anlaştık.
Bunun üzerine uzun bir süredir toplatılmayan BKP Parti Meclisi’nin toplatılması, aksi takdirde imza toplayarak bizlerin toplatacağı yönünde Genel Başkan’a bilgi verdik. Bunun sonucunda Parti Meclisi, Genel Başkan tarafından 28 Eylül Perşembe akşamı saat 20: 00’da BKP Genel Merkezi’nde gündemdeki son siyasi gelişmeler, iş ve güç birliği çalışmaları ve örgütlenme gündemi ile eksiksiz bir şekilde toplandı.
Son günlerde Genel Başkan bu toplantının Genişletilmiş Parti Meclisi olarak çağrıldığı için karar alma yetkisinin olmadığını dile getirmektedir. Dileyen partimizin web sayfasından parti tüzüğümüzü okuyabilir. Tüzüğümüzde, PM genişletilmiş toplanması durumunda karar alamaz diye ne bir madde ne de kural vardır.
Esas olan Genel Başkan’ın Parti Meclisi gecesi sergilediği ve aşağıda açıklayacağım despotik tavırlarını örtbas etmeye dönük şark kurnazlığıdır. Tüzüğümüze göre Parti Meclisi genişletilmiş olarak toplanıp, toplanmadığından bağımsız olarak, kurultaydan sonra en yetkili organdır ve her kararı alma yetkisi vardır.
Parti Meclisi toplantısında yürütülen iş ve güç birliği çalışmaları konusunda Genel Başkan’ın bilgilendirme yapmasının ardından konu etraflıca tartışıldı. Genel Başkan, “siyasi bir üst yapıda, çatı partisinde en geniş sol birlikteliğin” sağlanması yönündeki daha önceki Parti Meclisi kararına aykırı bir şekilde, solda birlikteliğin yalnızca TKP-YG ile mümkün olduğunu ve önümüzdeki seçimlerde BKP’nin TKP-YG listelerinden seçime girmesi yönünde öneride bulunup, siyasi üst çatıda en geniş sol birliktelik çalışmalarını reddetti.
Yapılan değerlendirmelerde PM üyelerinin çoğunluğu Genel Başkanın önerisinin sakıncalarına değinerek kabul edilemez buldular. Solda iş birliğinin tek bir partinin çatısı altına girmek olmadığı, esas olanın en geniş sol ve demokratik birlikteliğin ortak bir çatı partisi oluşturarak sağlanması gerektiğinin altı çizilerek, PM’nin bu yönde karar üretmesi ve çalışmaların bu yönde yapılması gerektiği vurgulandı.
Bunun üzerine Genel Başkan PM’nin oylama yapmasını ve karar almasını engellemeye ve toplantıyı kapatmaya çalıştı. Genel Başkan’ın bu anti demokratik çabasına rağmen oylama yapıldı ve 20 kişilik PM’nin 12’si, yani salt çoğunluğu, “kollektif, demokratik ve katılımcı bir örgütlenme anlayışını esas alarak, meydanlarda, sokakta ve seçim süreçlerinde birlikte hareket etmek için ortak bir siyasal üst yapıyı, Demokratik Sol Koalisyonu oluşturma” yönünde bir takım siyasi parti ve örgütler ile yürütülen çalışmaların devam ettirilmesi ve sonuçlandırılması kararı aldı.
Ancak bu defada Parti Meclisi kararını beğenmediğini ve kabul etmediğini belirten Genel Başkan, kendisinin TKP-YG ile anlaştığını belirterek, Parti Meclisi’nin aldığı bu kararı, karar defterine yazmayı reddetti. Toplantıyı tamamlamadan ve diğer gündem maddeleri görüşülmeden toplantıyı kapattığını, bu parti meclisini temizleyeceği tehdidinde bulunarak olağan üstü kurultay çağıracağını ilan etti ve karar defterini alarak toplantıdan kaçtı. Bunun yanında, toplantı sonrasında öğrendik ki Genel Başkan, PM toplantısından bir hafta önce, Merkez Yürütme Kurulu ve Parti Meclisi’nden habersiz Olağanüstü Kurultay tarihini hali hazırda 22 Ekim olarak saptamış, kurultayın yapılacağı salonu tutmuş ve çalışmaları kimsenin haberi olmadan başlatılmıştı bile.
Tüm bu yaşananların ardından PM’nin salt çoğunluğunu oluşturan 12 üye olarak kamuoyuna yaşananları açıklamak zorunda kaldık.
Aksi susmaktı. Aksi Genel Başkanın hiçbir demokratik kültür ve siyasi ahlak ile bağdaşmayan, parti tüzüğü ve değerlerini hiçe sayan tutum ve davranışlarına, tek adam ve ben bilirim ben yaparım anlayışına, PM’nin aldığı kararı yok sayıp, karar defterine yazılmaması için karar defterini alıp toplantıyı terk etmesine, halen görev süresi dolmamış mevcut PM’yi ortadan kaldırmak için gizlice haftalar öncesinden kurultay çalışması başlatmasına ve BKP’yi şahsi şirketi gibi yönetmeye dönük tutum ve davranışlarına onay vermekti.
Son olarak şunu vurgulamakta fayda var. Genel Başkan, rejim karşıtı sol birlikteliği ret edip, BKP’yi koltuk uğruna seçimlerde TKP-YG’ye yedeklemeye çalışmaktadır. Buna karşı çıkanları da bozguncular, bölücüler diye yaftalayıp, ilan ettiği gayri yasal ve anti-demokratik olağan üstü kurultay süreci ile temizlemeyi tasarlamaktadır.
Bizler buna geçit vermemek için her türlü demokratik mücadeleyi vereceğiz. Hem partimize hem de solda birlikteliğe sahip çıkmaya devam edeceğiz.