Bu makale ilk kez 17 Kasım tarihinde Avrupa Gazetesi’nde yayımlanmıştır.
Bundan 7 yıl önce, Kasım’ın 7’siydi sanırım, KTFF Başkanı Hasan Sertoğlu KTFF’nun KOP ile işbirliği içinde uluslararası müsabakalar yapabilmesini sağlamak amacıyla yaptığı çalışmalarla ilgili spor kamuoyunu aydınlatmak için bir basın toplantısı düzenlendi!
Ama bu basın toplantısında bence dağ bir fare bile doğuramadı. Bir sürü laf kalabalığı! Ama tüm bu laf kalabalığının içinde ne anlaşmanın özü hakkında, ne de KTFF’nin beğenmediği noktaların ne olduğu hkakında en küçük bir bilgi yoktu. Ben KTFF`nin neyi hedeflediğini hala anlayabilmiş değilim.
Eğer KTFF’nin ayrı bir federasyon olarak UEFA ve FIFA’ya kabul edilmesini isteyeceklerseydi bu mümkün değil! Ama KOP çatısı altında yani Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bir kurumu olarak katılmayı kabul ederlerse mümkündür.
Burada önemli olan KOP ile ilişkinin düzeyi değil, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bir kurumu olarak KTFF’nin uluslararası futbol örgütleri tarafından kabul göreceğidir. Bunu yapacak cesaretleri var mı? Neden olmasın? Avrupa parlamenterler konseyinde gözlemci olarak bulunan iki milletvekilimiz KKTC parlamentosunu temsilen mi oradadır? Hayır! Kıbrıs Türk Cemaatini temsilen ve Kıbrıs Cumhuriyeti şemsiyesi altında oradadırlar. Aynı statünün futbolda da kabul edilmemesi icin hiçbir sebep yoktur.
Aslinda kabahat Rum yönetici sınıflarında!
“Bu ülkede işgal vardır. İşgale son vermeden işgal altındaki bölgelerde hiçbir kurumla ilişki kurulamaz” deyip direnişçi bir tavır takınmak yerine, işbirlikçilik yaptıkları emperyalist büyük güçlerin çıkarlarına uygun hareket ettikleri için Kıbrıs sorununun çözümsüzlüğüne ve statükonun devamına çanak tutmaktadırlar.
Doğrusu işgal bölgelerinin kurumlarını ne Avrupa parlamenterler asamblesine, ne de başka hiçbir merciye sokmamaktadır. AB de aynı şekilde işgal altındaki bölgelere, “Kıbrıs Türk toplumuna yardım” adı altında ciddi bir mali katkı sağlamakla işgalin yerleşmesini desteklemekten başka hiçbir şey yapmıyor. Doğru olan Kıbrıslı Türklere de işgal edilmiş topraklarda kısılıp kalmış olan Maronit ve Rumlara yapıldığı gibi, aynı düzeyde yardım yapmak ve KKTC’ye ait tüm kurumları her türlü uluslararası ilişkilerden dışlamaktır. Aksi tavırlar işgali ve defacto durumu güçlendirmekten başka işe yaramaz.
Anglo-Amerikan emperyalizminin dümen suyundaki Türkiye’nin emperyalist politikaları sayesinde, uluslararası hukuk dışına itilmişliğimizin acısını her alanda olduğu gibi spor alanında da yaşıyoruz. Ne yazık ki gerek ülke içinden, gerekse dışarıdan işgale karşı etkili bir tavır alan yok, ama Maraş’ta piknik yapılması ağrımıza gidiyor! Az gelişmiş bir ülkenin az gelişmiş politikacıları sırf hamaset yoluyla kitleleri etkilemek için provokasyon yapıyor, herkes bu oyuna geliyor!
Neymiş, o bölgede acı anılar varmış! Rumlardan gasp edilen diğer bölgelerde Girne’de, Lapta’da, Omorfo’da, Karpaz’da acı anılar yok mu? Bizim Kıbrıs’ın güneyinde terk etmek zorunda bırakıldığımız topraklarda acı anılarımız yok mu?
Bu softa şaşırtmacalarına kanmak yerine gerçek resmi görmeye başlasak nasıl olur?