Ayrı bir varlık olduğu iddiası ile bayrak dikmeye girişmek.
Telafisiz bir tutsaklık mı?
***
Belli belirsiz yönetim şekilleri ile,
Denemek…
Yaşamaya çalışmak…
Yönetilmeyi beklemek…
Bir yandan da, çayırlarla, ağaçlarla, bozkırlara, sıkı bağlar ile bağlı olma girişimi.
***
Bayrak dikmek, sanki sadece kısmi olarak kendinin farkına varmak gibi.
Aslında ayrı olmak girişimi,
Tıpkı anadan doğma bir bebeklik ile başlıyor…
***
İçine köklerini salmış bir göbek bağı.
Organik…
Biyolojik…
Bir ata övmesi mi yaratıyor?
***
Hepsi başlangıçta ki yaşam bulma özgürlüğü gibi, farklı bir anlam taşır mı?
Bayrakların birbirinden ayrılması, göbek bağı ile anasından ayrılmasından daha dikkat çekicidir.
Bağımsızlığın…
Başlangıcın ta kendisi olduğunu, hayal etmişliğim vardır.
***
Bu süreç;
Bayrakların rolünü…
Halkın istekleriyle çelişen, bağımsız bir insan da,
Çoğu kez…
Düşman bir kişi olduğunu düşündürmek,
Baskı ve yasakları baki kılar…
***
İşte bu korku…
Kök salmış bir göbek bağından kurtulduğumuz andan sonra,
İçimize bayrakların kök salmasına izin veriyor…
Köklerimiz için, bilinçaltına ödediğimiz bedel yetmiyor.
Acaba bu güvensizlik mi yaratıyor yoksa düşmanlık ve başkaldırmayı mı?
***
Düşünebilen insanoğlu, halen o kadar vahşidir ki;
Kendi kümesini kendisi yapmıştır…
İşte bu trajedinin farkına vardığım an başladı, bayraklar ile ilişkim.
***
Aslında içimde kocaman bir boşluk…
O boşlukta dalgalanan bir bayrak var…
Sanki içimizde bir Rönesans başarılmış,
Tek kişilik bir Cumhuriyette yaşıyoruz…
Kültürümüzü yaktılar bizim | Tevfik Aytekin
Bugün Âşık Veysel’in ölüm yıldönümü. Yaşar Kemal bizzat kendisinden dinlediği yaşanmış bir hikâye anlatır.
Okumaya Devam EtDetails