Yazar: Mina Ureybi / 2009- 2011 yıllarında Şarku’l Avsat’ın Washington temsilciliğini yaptı
Kaynak: Indyturk
Çeviri: Asasmedia
Ukrayna savaşı ve onun siyasi ve ekonomik yansımalarından “COP27” İklim Zirvesi’ne ev sahipliği yapan Şarm eş-Şeyh’e ve Dünya Kupası tarihinin en iyisi olabilecek 2022 Dünya Kupası’na ev sahipliği yapan Katar’a kadar gelişmeler ve dalgalanmalarla dolu bir yıl olan 2022’de yaşananları gözden geçirirken üzerine yazılacak çok şey var.
Lübnan bir başkanlık boşluğuna girdi ve Irak, Birleşik Krallık, Brezilya ve diğer bazı ülkelerde ise yeni hükümetler kuruldu.
Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Devlet Başkanı Şeyh Halife bin Zayed Al Nahyan ve İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth gibi etkili şahsiyetler vefat etti.
Bu olaylara, dijital para birimi fiyatlarının çöküşü ve geçen yaz Pakistan’da bin 730’dan fazla insanın ölümüne neden olan seller gibi felaketlere yol açan iklim değişikliği ve hava dalgalanmalarındaki artış gibi çeşitli olaylar eşlik etti.
Liste uzayıp gidiyor ama 2022’nin belki de en öne çıkan olgularından biri, Batı söyleminde belirgin bir şekilde çelişkilerin ortaya çıkması ve bu ülkelerin bazılarının başkentlerinin kararlarını etkileyen ırkçılığın bazı yönlerinin kristalleşmesi.
Tüm bu olaylar içinde öne çıkan iki önemli olayın; senenin başındaki Ukrayna savaşı ve yılın sonunda Katar’da düzenlenen Dünya Kupası’nın bu tabloyu belirginleştirdiği görülüyor.
Ukrayna savaşı, geçen şubat ayında başlamasından bu yana Kuzey Atlantik Anlaşması Örgütü’ndeki (NATO) yıllarca süren zayıflığın ve ABD’nin Ağustos 2021’de Afganistan’dan çekilmesine gölge düşüren anlaşmazlıkların ardından Batı’nın bir araya gelmesi için bir fırsat oldu.
Batılı yetkililer, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Ukrayna’ya karşı yürüttüğü işgal girişimi nedeniyle “uluslararası” izolasyondan söz ederken, aslında onun uluslararası alanda değil daha çok “Batı’da” izole edildiği görülüyor.
Onun “Batılı” olduğunu “uluslararası” olarak nitelendirme durumu, Batı yetkilileri tarafından tekrarlanıyor.
Uluslararası yasalar, ülkelerinin resmi ordusuna katılmayanların silah taşımasını yasaklarken binlerce yabancı savaşçı, yönetimlerinin desteğiyle gayrı resmi milisler oluşturmak üzere Ukrayna’ya yöneldi.
Ve ABD Başkanı Joe Biden, “Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) daimî bir üyesi tarafından başka bir ülkenin egemenliğinin ihlal edilmesini” kınarken yirmi yıl önce, 2003’te Irak’a karşı savaşı desteklemekten çekinmemişti.
Batılı yetkililer Ukraynalıların hakları olan vatanlarını savunmalarından gurur duyuyor ve işgalci bir ülkeye karşı silaha sarılan Filistinlileri ve Iraklıları terörist olarak görüyor.
ABD ve Avrupa ülkeleri, tüm bireylerin haklarına saygı gösterilmesi ve insanlar arasında etnik köken veya din temelinde ayrımcılık yapılmamasını talep etti.
Bu ayrım savaş belasından muzdarip diğer halklarla karşılaştırıldığında Ukraynalıların haklarından bahsederken ortaya çıktı.
Amerikalı bir gazeteci bir haber bülteninde “bizim gibi mavi gözlü mülteciler”den bahsetmişti. Çünkü o gazeteci bunu, Ukraynalıların kaderini diğer ülkelerden gelen mültecilerden daha fazla önemsemek için bir gerekçe olarak görüyor.
ABD ve Avrupa ülkelerinin, Rusya’nın Ukrayna’ya karşı savaşına bir sadakat jesti olarak kendilerinden uluslararası iş birliği beklemeleri dikkat çekiciydi.
Ancak bu, ABD’lilerin Afganistan’ı terk etmesinden birkaç ay sonra oldu ve Amerikalı siyasetçiler, ülkelerinin Ağustos 2021’de Afganistan’dan çekildiğini henüz anlamadılar.
ABD’nin Afgan halkını “Taliban Hareketi”nin ellerine bırakması, tüm dünyanın ABD’nin insan haklarına en yüksek önceliği verdiği yönündeki iddialarını sorgulamasına neden oldu.
Dünya Kupası sırasında ortaya çıkan ırkçılığa gelince; bunun pek çok biçimi vardı ama suç aynıydı. İki olaydan belki de en öne çıkanı, Danimarkalı bir gazetecinin Fas Milli Takımı futbolcularının annelerine olan sevgilerini, birbirine sıkı sıkıya bağlı bir maymun ailesine benzetmesiydi.
İkinci olayda ise Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamed’in Arjantinli oyuncu Lionel Messi’ye takımı Dünya Kupası’nı kazandığında ‘bişt’ (altın süslemeli, şeffaf ve hafif bir kumaştan dikilen cübbe) hediye ederek onu onurlandırmasına verilen son derece olumsuz tepkiydi.
Arjantinli oyuncu bu jeste sevinirken ve Arjantinli taraftarlar bişti Doha pazarlarında buldukları her yerde satın almaya giderken, İngiliz medyası bu hediyeyi Messi’ye “dayatılmış” bir hareket olarak eleştirmekle meşguldü.
“Farklılıklara saygı duymanın” önemine dair tüm açıklamalara rağmen, Dünya Kupası haftaları boyunca ırkçı sözler ortaya çıktı ve hiçbir üst düzey Batılı yetkili bunları dizginlemek ve azaltmak için adım atmadı.
“Batı idealleri hakkındaki gerçeği artık biliyor musunuz?” diye soracak epeyce okuyucu olmalı. Aslında, ifade özgürlüğüne saygı, seçim ve özeleştiri gibi ilkelerin tümü Batı toplumlarının bağlı olduğu ilkelerdir ve bu ilkeler modern, gelişmiş devletlerin inşası için gereklidir.
Bu toplumlarda ırkçılığın olduğuna şüphe yokken yakın zamana kadar çoğunluk, bu çabalar fiili uygulamadan çok sloganlara yakın olsa da bu olguyu önlemek için çalışıyordu.
Belki de ideallerin düşüşü için bu zamanlama uygundur, çünkü Batılı ülkelerin insan hakları ve ilkelerinin koruyucusu olduklarını iddia ettikleri, içinde bulunduğumuz yüzyılın başında başlayan tarihteki bir dönemi kapatmaktadır.
21’inci yüzyılın başlangıcı, 11 Eylül 2001 saldırılarının ve ardından gelen “teröre karşı savaş”tan sonra çalkantılı geçti. Bunu “teröre karşı savaş” ve ‘El-Kaide’ tarafından temsil edilen terör örgütünü kucaklayan ‘Taliban Hareketi’ne ve ‘El-Kaide’ye yanıt verme hakkını savunmak için ABD ile küresel iş birliği izledi.
2022 yılı bitiyor ve Taliban Hareketi Afganistan’da iktidara geliyor. 20 yılı aşkın bir süre önce benimsediği, kadınları baskı altına alma, özgürlükleri kısıtlama ve toplumun tüm kesimlerine baskı dayatma politikalarının aynısını uyguluyor.
Bu yıl sona eriyor ve “medeniyetler çatışması”, dünyanın geri kalanına “ilkeler” olarak gördüğü şeyleri empoze etmek isteyen Batı ile bunu reddeden Çin, Hindistan, Malezya, bazı Latin Amerika ülkeleri, Afrika ve Arap ülkeleri gibi diğer çoğu yönetim arasında yeni bir biçimde bir çatışma olarak ortaya çıkıyor.
2022 yılı, öngörülebilir gelecekte iyileşmesi beklenmeyen uluslararası bölünmelerin ortasında, “Batı ideallerinin” düşüşüne ve çok açık ırkçı olgunun ifadesine tanık oldu.