İklim krizinin artık geri dönülmez sonuçları olacağı, yükselen okyanus sıcaklığının El Nino iklim olayını daha sık hale getireceği, özellikle Kıbrıs’ın giderek daha da yaşanmaz bir hale geleceği konusunda yıllardır uyarılarda bulunuluyor. Krizin artık sadece bir teori değil, yaşanan bir gerçeklik olduğunu kimse algılamak istemiyor.
Bu ülkede çalışma saatlerinden tutun da, okullara, sosyal alışkanlıklara kadar bir çok şeyin değişmesi gerekiyor.
Yüz yıllar önce olduğu gibi güneşin doğuşuna ve batışına göre yaşamlarımızı ve çalışma saatlerini şekillendirmemiz gerekecek.
Örneğin giyim kodları tamamen değişmeli, bir resmiyet zorunluluğu olarak özellikle resmi dairelerde ve kurumlarda dayatılan resmi giyinme saçmalığı artık ortadan kalkmalıdır. Bunun ilk adımını da siyasetçiler atmalı, 45 derece sıcakta kat kravat giyinmekten vazgeçmelidirler.
Bir başka önemli nokta yapıların yeni iklime olan uyumsuzluğudur. Isıtma-soğutma sistemi olmayan yeni yapıların inşa edilmesine izin verilmemeli, klimasız yaşamanın imkansız olduğu bu adada, insanlara ucuz ve alternatif enerji sağlanmalı, bizi yakan güneşten üretilecek enerjiyle insanlara daha kolay yaşama imkanı sağlanmalıdır.
Elbette bu vizyona sahip siyasetçilerin olduğu bir adada yaşamıyoruz.
Ofislerine kısa pantolon giyip çalışmaya gidenlere “işe düzgün kıyafetlerle gelmelisin” diyen şekilci ve dogmatik kendilerine sol-komünist diyen partiler var.
“45 derece sıcağın altında boynumda neden kravat, üzerimde neden ceket var” diye sorgulama yapma özgürlüğünü kendinde bulmayan bu insanlar, sonra size özgürlüklerden de bahseder.
Bu adada cüret sınırsızdır, akıl ise hep tutsaktır.
Yaşadıklarımız da bunun bir sonucudur.
Babıçlara, şortlara ve atletlere özgürlük!