Son yapılan araştırmaya göre, atmosferde biriken metan seviyeleri 2020’den bu yana rekor miktarlarda arttı.
Environmental Research Letters’da yayımlanan makalede yer alan son Küresel Metan Bütçesi, emisyonların 2010-19 arasında her yıl tahmini 575 milyon tona ulaştığını tespit ediyor. Bu emisyonların en büyük kısmı sulak alanlardan, iç tatlı sulardan, tarımdan, atıklardan ve fosil yakıtlardan kaynaklanıyor.
Atmosferdeki küresel ortalama metan konsantrasyonları bu yılın ocak ayı itibarıyla 1.931 parça milyara ulaştı. 2020’de yayımlanan önceki bütçede seviyeler 1.875 parça milyar olarak bildirilmişti.
ABD Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi‘nin (NOAA) atmosferdeki metan düzeyi verilerini kaydetmeye başladığı 1983’ten bu yana küresel metan konsantrasyonlarında son yıllarda en büyük artışlar kaydedildi.
Stanford Üniversitesi‘nde Dünya Sistem Bilimi profesörü ve makalenin baş yazarı Prof. Rob Jackson, devam eden artışın boyutu karşısında “şaşırdığını ve hayal kırıklığına uğradığını” söyledi.
Aynı zamanda araştırmayı destekleyen Küresel Karbon Projesi’nin de başkanı olan Jackson, “Metan seviyeleri sadece artmıyor, [geçmişe göre] daha hızlı artıyor… [Bu] sadece 1,5C ile değil, 2C ile de uyumsuz – ve bu devam ederse 3C’ye doğru gidiyoruz” diye konuştu.
Metanın iklim değişikliğindeki rolü nedir?
Metan, amtosferden daha hızlı kaybolmasına rağmen, CO2’den yaklaşık 80 kat daha fazla ısınmaya neden olan güçlü bir sera gazı. Sanayi öncesi dönemlerden bu yana ise ısınmanın 0.5 derecesinden sorumlu.
Metan emisyonlarının azaltılması, iklim değişikliğiyle mücadeleye yönelik yakın vadeli çabaların önemli bir parçası olarak görülüyor.
Gaz, hem doğal hem de insan kaynaklı kaynaklardan; özellikle sulak alanlar, tarım ve fosil yakıtların çıkarılması ve kullanımı sırasında yayılıyor.
Dünya çapında metan kaynaklarını ve depolarını tahmin eden uluslararası bir iş birliği olan Küresel Metan Bütçesi’nin son güncellemesine göre, metan emisyonlarının üçte ikisi artık insan faaliyetlerinden kaynaklanıyor. Bunun yüzde 40’ı tarımdan, yüzde 34’ü fosil yakıtlardan ve yüzde 19’u atıktan; geri kalanı ise biyokütle ve biyoyakıt yakmadan geliyor.
Uluslararası Enerji Ajansı’na (IEA) göre de insan kaynaklı metan gazı emisyonu en yüksek ülkeler Çin, ABD, Hindistan, Rusya ve Brezilya.
Metan emisyonlarının diğer üçte biri ise doğal kaynaklardan, özellikle bataklık ve tuz bataklıkları gibi sulak alanlardan geliyor.
Bataklıklardan kaynaklanan emisyonlarda istisnai bir artış olduğunu gösteren çalışmalara dikkat çeken Jackson, “Tropiklerde bir şeyler oluyor ve artan tropikal emisyonların metan için bir dönüm noktası olabileceği konusunda çok fazla endişe var . Tropikal emisyonlar doğal sulak alanlardan artmaya başlarsa, bu emisyonları azaltmanın bir yolu yok” diye konuştu.
150’den fazla ülke, 2020 seviyelerine kıyasla 2030’a kadar emisyonları yüzde 30 oranında azaltmak için Küresel Metan Taahhüdünü’nü imzalamıştı. Ancak 2021’de duyurulan taahhüt, ülkelerin veya sektörlerin vermesi gereken belirli bir katkıyı belirtmiyor.
Manchester Üniversitesi’nde Dünya ve Çevre Bilimleri profesörü olan Prof. Grant Allen, iklim değişikliğinin etkilerini sınırlamak için tüm sera gazlarının acilen azaltılması gerektiğini, ancak metan azaltımlarının özellikle “hızlı kazanç” sağladığını belirtti:
“Şimdi metanı keserseniz, CO2’ye kıyasla atmosferdeki kısa yarı ömrü nedeniyle anında bir etkisi olabilir. Ancak CO2 emisyonları, bir kez orada olduklarında, yüzlerce yıl boyunca bir etki yaratmaya devam edecekler.”
Konuk yazarlar da ısınmada 0,2 santigrat derecelik bir tasarruf sağlamak için “küresel metan emisyonunda muhtemelen %50 civarında bir azalmaya ihtiyaç duyulacağı” konusunda uyardı.