ABD Yüksek Mahkemesi’nin kadınların kürtaj hakkını ortadan kaldırması, kıtalılar için yıkıcı bir gerilemedir. Mahkeme, daha önce tarihinde hiçbir zaman bireysel bir hakkı iptal eden bir karar almadı. Bizim gibi tüm meslek hayatımız boyunca kadınların sosyal ve ekonomik eşitliği için savaşan kişiler için bu karar kişiseldir.
Kaynak: Project Syndicate
Çeviri: Aycan Akçın – Gazedda
Roe v. Wade, kürtaj için anayasal bir hak oluşturduğunda ben 25 yaşındaydım. Neredeyse 50 yıldır Roe kadınların sadece üreme özgürlüğünü değil, aynı zamanda bununla birlikte kadınların toplumdaki ve ekonomideki haklı ve yeni yerini de vermiş oldu.
Ben de dahil işkadınlarının erkek meslektaşlarımız gibi aile ve kariyer seçimleri yapabilmemizi sağlayan bu özgürlüğün kendisiydi. İki genç kadın torunumun aynı özgürlükten mahrum olacağını düşünmek korkunç birşey.
Dobbs kararı, Anayasanın sığ bir yorumuna dayanmaktadır; Anayasa, mükemmel yönleri bir yana, 236 yıl önce ve bir grup (çoğu köle sahibi) varlıklı adam tarafından yazılmıştır. Kadınlar Anayada taslak metni hazırlığında yer almadılar ve metinde kendilerinden bahsedilmez. 1919 yılında yapılan kadınlara oy kullanma hakkı verecek değişikliğe kadar Anayasa’da kadınlardan bahsedilmemiştir. Ama daha da önemlisi, anayasal Dobbs kararını haklı çıkaran argümanlar bir kulptur: Yargıtay’ın muhafazakar çoğunluğu Roe’yu Anayasa’dan gelen talep üzerine devirmedi; sadece bunu yapabileceği için devirdi.
Katolik olarak büyümüş biri olarak, Dobbs kararını motive eden örtülü dini inançlara yakından aşinayım; ki bunlar Mahkeme’nin doğum kontrolü ve eşcinsel evlilik gibi kararlaştırılmış diğer konuları da tekrar gözden geçirmesine zemin hazırlamaktadır. Katolik doktrininin temel taşı, cinsel ilişkilerin sadece evli heteroseksüel çiftler arasında ve sadece üreme amacıyla izin vermesi üzerinedir. ABD’de yaşayan çoğu Katolik uygulamada bu görüşe bağlı değildir; ancak öyle görülüyor ki birkaç Yüksek Mahkeme yargıcı bu doktrine bağlıdır. Onlar için kürtaj (ve doğum kontrolü) ahlak dışıdır.
Kararını azınlıkların sahip olduğu bu dini inançlara dayandırırken, Mahkeme, Roe’yu devirmenin kadınlar üzerinde geniş kapsamlı olumsuz ekonomik etkileri olacağını gösteren tüm kanıtları açıkça göz ardı etti. Onlarca yıllık araştırma (ki çoğunda ben de çalıştım), üreme hakkı ve sağlık hizmetlerinin kadınların ekonomik yaşama katılımı ve ilerlemesi üzerinde belirleyici olduğunu göstermiştir. ABD’deki en seçkin emek ekonomistlerinden bazıları, Dobbs’la ilgili yargıçlar için kanıtların özetlendiği bir bilirkişi brifingi sundu.
Geçtiğimiz yarım yüzyıl boyunca kürtaj hakkının kadınların işgücüne katılımı, ücretleri ve eğitim düzeyi üzerinde önemli bir etkisi oldu. Genç yaştaki gebelikleri, tek aileli hanelerde yoksulluk içinde yaşayan çocuk sayısını ve çocuk ihmal ve istismarı vakalarını azalttı. Anne olmaya karar veren kadınlara uygulanan ciddi bir mesleki ceza olduğunu (ücret ve kariyer gelişimi açısından) hepimiz bilmekteyiz. Bir erkek ve bir kadının kazançları ebeveyn olmadan öncesine kadar benzer şekilde gelişir; ebeveynlikten sonra ise bir annenin kazancı doğurduğu her çocuk için %15 düşerken, babanın kazancı gözle görülür bir değişikliğe uğramaz.
ABD’de ve dünyanın her yerinde, ücretsiz işçilik ve ev içi bakımdaki büyük toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri, kadının ekonomik fırsatlara erişimini ciddi şekilde sınırlarken kadın hem ev içindeki hem de ev dışındaki bu orantısız bölüşümü sırtlanmak zorunda kalır. COVID-19 pandemisi kadın ve erkek arasındaki bu farkları daha da genişletti çünkü birçok kadını çocuk ve yaşlı bakımı amacıyla işlerini ve kariyerlerini terk etmeye zorunda bıraktı. Pandemi döneminin etkileri uzun süreli olacaktır. Kadının İstihdamdan belirli süreli ayrılığı bile aldığı ücret ve kariyeri üzerinde kalıcı etkiler yaratabilir.
Dobbs kararı, istenmeyen gebeliklere sebep olan erkeklerin sorumlulukları hakkında sessiz kalır; ki bu karara göre erkekler ortalıktan sessizce kaybolabilirken kadınların böyle bir seçeneği yoktur. Karar, (çocuk ve yaşlı) bakımındaki cinsiyet farkını ve bunun sonucunda ekonomik fırsatlardaki cinsiyet farkını gebe kalma anına kadar genişletiyor. Dobbs’a geniş çaplı bir perspektiften cevaben kadınların istenmeyen gebeliklere neden olan erkeklerin haklarını azaltmak ve sorumluluklarını artırmak için davalar açması gerekir. Erkekler bundan sorumlu olmak durumundadır.
Federalizm, Dobbs kararının merkezinde yer alır ve bu kürtaj konusunda sınırın nereye çekileceği kararının eyaletlerin kendilerine bırakılması anlamına gelir. Bu hakları ortadan kaldırmayı taahhüt eden eyaletler ile onları korumaya veya genişletmeye taahhüt eden eyaletler arasındaki büyük ve gittikçe daha da büyüyen bir ayrılığın oluşu hiç de şaşırtıcı değildir. Örneğin, Oregon, Washington ve California, yalnızca kendi eyaletlerinde ikamet edenler için değil, Amerika’daki tüm kadınlar için doğum kontrolüne erişimini sağlamak için çok eyaletli yeni bir girişim başlattı.
Yargıç Brett Kavanaugh, Dobbs’la ilgili olarak, kürtajı yasaklayan eyaletlerdeki kadınların farklı bir eyalete kürtaj yaptırmak amacıyla seyehat etmek istemeleri durumunda eyaletlerin bunu engelleme haklarının olmayacağını belirtti. Ancak, kürtaj yaptıranların %75’ini düşük gelir grubuna sahip kadınların oluşturduğu göz önünde bulundurulduğunda, böyle bir durumunda eyaletler arası seyehat bedelini karşılayacak kaynaklara sahip olmayacakları anlaşılır. Bu nedenle masrafları karşılamak, kürtaj merkezlerinin nerede olduğunun ve kürtaj haplarının nasıl alınacağının (ki bu yöntem ABD’deki toplam kürtajların yarısından fazlasını oluşturuyor) bilgisini sağlamak kar amacı gütmeyen kuruluşlara düşecek.
Dobbs kararı şirketlere de yeni sorumluluklar yükledi. Kürtajı kısıtlayacak olan eyaletlerdeki yüksek istihdama sahip bazı büyük şirketler, yasal ve politik risklere (cezai sorumluluk tehditleri dahil) ragmen halihazırda çalışanlarının kürtajla ilgili seyahat masraflarını karşılayacakları ile ilgili taahhütte bulunmuşlardır. Çok daha fazla işletmenin, çalışanlarının sosyal haklarında uygun değişiklikler yaparak bu tarz ihtiyaçlarını karşılamak için yeni önlemler almaları beklenmektedir. Bu tür değişikliklerin siyasi tepkileri engellemek için sessizce yapılması muhtemeldir.
Yüksek Mahkeme’nin aşağılayıcı bir terimi vardı. Kadınları kürtaj olmayı seçme hakkından mahrum bırakan yargıçlar, kilise ve devlet arasındaki duvarın da zayıflamasına sebep oldu; ki bu ABD’de Başbakan Thomas Jefferson’a kadar uzanan bir demokrasi direğinin sarsılması anlamına gelir. Amerika’nın çoğunluğunun aynı inancı paylaşmadıkları küçük bir dindar muhafazakar grubunun dikte edeceği bir gelecekle karşı karşıya kalmasından korkuyorum. Hukukun üstünlüğünün, cüppeli bir avuç aktivist tarafından azınlık yönetimine boyun eğdirilen bir ülke olacak – ki bu, kadınlar için korkunç sosyal ve ekonomik sonuçlar doğuracak.
Yazar Hakkında:
Clinton yönetimi sırasında Başkan’ın Ekonomik Danışmanlar Konseyi’nin eski başkanı olan Laura Tyson, Berkeley’deki California Üniversitesi’ndeki Haas İşletme Okulu’nda profesör ve Angeleno Group’ta Danışmanlar Kurulu üyesidir.