Basın Emekçileri Sendikası (Basın-Sen) Başkanı Ali Kişmir‘e 1 buçuk sene önce yazdığı bir köşe yazısından dolayı poliste dava okundu, Kişmir’in Ağır Ceza‘da yargılanması talep ediliyor. Barolar Birliği Başkanı Hasan Esendağlı, Basın Emekçileri Sendikası Başkanı Ali Kişmir‘in avukatlığını üstlendiğini açıklayarak, 10 yıl hapis öngörülen bu tip Ceza davalarının, çağ dışı ve baskıcı rejimler tarafından, insanların susmasını sağlamak için silah olarak kullandığını söyledi.
Kişmir’e 2 sene önce yazdığı yazıdan dava okundu!
Afrika/Avrupa Gazetesi ve Şener Levent‘e açılan davalarla başlayan süreç, bugün Basın-Sen Başkanı Ali Kişmir’le devam etti.
Kişmir’e bugün polis tarafından, 1 buçuk yıl önce yazdığı “Beyaz Ev” konulu köşe yazısı sebebiyle dava okundu. Ağır Ceza’da yargılanması talep edilen Kişmir, Pazartesi günü teminata bağlanıp, yurt dışı yasağı koyulmak üzere mahkemeye çıkacak.
Esendağlı, Kişmir’in avukatlığını üstlendiğini duyurdu
Barolar Birliği Başkanı Hasan Esendağlı, Basın Emekçileri Sendikası Başkanı Ali Kişmir‘in avukatlığını üstlendiğini açıklayarak, 10 yıl hapis öngörülen bu tip Ceza davalarının, çağ dışı ve baskıcı rejimler tarafından, insanların susmasını sağlamak için silah olarak kullandığını söyledi.
Esendağlı sosyal medyadan yaptığı açıklamasında, yazdığı bir yazıdan dolayı Basın-sen Başkanı Kişmir’e Güvenlik Kuvvetleri’nin manevi şahsiyetini tahkir ve tezyif ettiği iddiası ile Polis tarafından dava okunduğunu belirtti.
Esendağlı, “Askeri Suç ve Cezalar Yasası‘nın 26. maddesine göre bu suça 10 yıla kadar hapislik cezası öngörülüyor. Olmasından endişe ettiğimiz her şeyi hızlı bir şekilde karşımızda bulduğumuz bir dönemi yaşıyoruz. Düşünce, fikir, söz ve yazılardan dolayı insanların Ceza Davaları ile soruşturulması çağ dışı ve baskıcı rejimlerin uygulamasıdır” dedi.
“Direnmekten başka çaremiz yoktur, aksi takdirde bu topraklar üzerinde alacak nefes bulamayacağız”
Bu tip ceza işlemlerinin, insanların susmasını, konuşmaktan yazmaktan çekinmesini sağlamak için silah olarak kullandığını vurgulayan Esendağlı, “Bizi bu noktaya getirmelerine karşı direnmekten başka çaremiz yoktur” ifadelerini kullandı.
Esendağlı, “Aksi takdirde bu topraklar üzerinde alacak nefes bulamayacağız. Bu davalara karşı Baro’nun tavrını soracak olan olursa, Ali Kismir’in savunmasını bizzat benim üstlendiğimin bilinmesini isterim” dedi.
Kişmir’in dava edilen yazısı:
“Ankara’nın, son olarak siyasetimize ayar vermek için bazı UBP’li vekilleri çağırdığı yerin adı “Beyaz Ev” olabilir ancak siyasetimizi getirdiği konum açıkçası “Genel ev”dir!..
Evet, basiretsiz siyasilerimiz resmen siyasetimizi ve de irademizi pazarlık masasına yatırmış ve Ankara’nın çıkarlarına meze etmiştir, peşkeş çekmiştir!..
Ankara’nın işlettiği genel ev de siyasetin fahişeliğini üstlenmişlerdir!..
Biliyorum, bu ilk değil ama bu kadar açıktan yapılanca gerçekten de mide bulandırıyor!..
Üstelik tek ve ortak hedefleri, bu toplumun iradesi ile seçilmiş olan liderimiz Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı…
Ankara, gerçek anketi, yani sokağın sesini duyabiliyor…
Nabzı çok iyi ölçebiliyor!..
Üstelik bahsettiğimiz Ankara’daki iktidarı elinde tutan parti olan AKP, şu anda dünyanın belki de en iyi istatistik yapma becerisine sahip olan ilk 5 partisi arasındadır…
Hatta 18 yıldır iktidar olarak kalmayı başaran, başkanlık sistemini halk oylaması ile hayata geçiren, 80 anayasasını halkın onayı ile değiştirme becerisi gösteren AKP, belki de bahsettiğim listenin ilk sırasında yer almaktadır…
O nedenle Akıncı’nın açık ara önde olduğunu ve UBP-HP hükümeti bu şekilde devam ettikçe seçimin ilk turdan dahi bitmesinin mümkün olabileceğini görüyor…
Bu da Ankara’yı korkutuyor!..
Düşünsenize, “Ankara’ya rağmen, Ankara’nın istemediği Mustafa Akıncı, 7 adaylı bir cumhurbaşkanlığı seçimini ilk turdan kazandı”…
Kıbrıslı Türkler için belki de iradesini gasp edenlere karşı böylesine bir sonuç tarihin en büyük cevabı olacaktır ama aynı şekilde Ankara için de tarihin en büyük yenilgisi sayılacaktır!..
Ankara’nın, Kıbrıslı Türklerin iradesi üzerindeki etkisi son bulacaktır…
Ve de artık genel eve çevirdiği adanın kuzeyinde kendine hizmet edecek siyasi fahişe bulamayacaktır!..
Çünkü toplum açıkça “Siyasi fahişelerinizi de istemiyoruz” diyecektir…
Ankara o nedenle bu kadar çok korkuyor…
Adanın kuzeyindeki hakimiyetini kaybetmeyi, varlığının sorgulanmasını ve Kıbrıslı Türklerin kendi ayakları üzerinde durmasını istemiyor!..
Sürekli bağımlılık pozisyonunda kalınmasını, “Yetiş ana” manşetlerinin atılmasını vs otur denilince oturan kalk denilince kalkan bir lidere sahip olunulmasını arzuluyor…
Akıncı resmen tek başına farklı kesimleri aynı noktada buluşturmayı başardı!..
“Akıncı seçilirse Türkiye ile ilişkiler kötüye gidecek”…
İşte birleştikleri nokta ve halka aktardıkları yalan algı bu!..
İşin gerçeği, Akıncı seçilirse Kıbrıslı Türkler tüm dünyaya “Biz buradayız, bu memleket bizim ve biz yöneteceğiz” mesajını verecektir…
Bağımlılıktan bir adım daha uzaklaşacak, birleşik Kıbrıs’a bir adım daha yaklaşacaktır…
Tüm korku işte tam da bundadır…”