Kırbıslıtürk lider Mustafa Akıncı, İsviçre’ye gitmek üzere İstanbul’a hareket etmeden önce, Ercan Havaalanı’nda basına açıklamalarda bulundu.
Sözlerine “7-11 Kasım’da İsviçre’ye çözüm odaklı, iyi niyetli, yapıcı bir kararlılıkla gittik ve Kıbrıs Türk tarafı olarak 26 Ekim’de BM huzurunda vardığımız görüşme yöntemi mutabakatına uygun hareket etti” diye başlayan Akıncı, Anastasiadis’in bir haftalık ara talebine, gelecekte ortaklık kuracakları toplum liderine istediği istişare imkanlarını yaratmak açısından olumlu cevap verdiklerini belirtti.
“Biz de bu süreyi değerlendirdik ve gerek siyasi partilerimizle ve gerekse de Türkiye yetkilileri ile var olan diyalog ve istişarelerimize devam ettik. Müzakere heyetimizle de yoğun şekilde çalıştık. 20-21 Kasım’da kaldığımız yerden devam etmek üzere Mont Pelerin’de olacağız” diyen Akıncı sözlerini şöyle sürdürdü:
“Varılan mutabakat gereği, bir haftalık aranın ardından, 2 gün devam edecek zirvede görüşme formatı ve konu sıralamalarında bir değişiklik yoktur. Mont Pelerin zirvesinde Kıbrıs Türk tarafı olarak yaratıcı öneri ve olumlu yaklaşımlarla çözüm sürecine yaptığımız katkı, tüm taraflarca net bir şekilde görüldü ve son derece olumlu bir şekilde dile getirildi. Hatta, Kıbrıs Rum tarafınca da anlaşılmış, ifade edilmiştir. Şimdi sıra, Kıbrıs Rum tarafının da olumlu adım atmasına gelmiştir. Bir haftalık aranın Sayın Anastisiadis’in Kıbrıs Rum tarafının artık güncelliğini ve günümüz gerçekleri karşısında inandırıcılığını yitiren geleneksel çizgisini, gerçekçi, akılcı makuliyet ve hakkaniyet çerçevesinde güncellemesi için yeterli olup olmadığını 20 Kasım’da masaya oturduğumuzda göreceğiz. Beklentimiz, gerçekçi, akılcı, makul ve adil bir yaklaşımdır. Kıbrıs Türk halkının Kıbrıs’ta eşitlik, özgürlük ve güvenlik temelinde yeni bir gelecek kurulması için güçlü iradesi vardır. Bu irade Rum toplumunun 2004’teki hayır oyu ile yaşanan tüm hayal kırıklıklarına rağmen yine de devam etmektedir. Biz, kuşkusuz, Mont Pelerin’de samimiyetle gerçekçi, makul ve yaratıcı tutumumuzu sürdüreceğiz.”
İki evet için 18 aydır çok yoğun devam ettikleri müzakere sürecinde elde edilen ilerlemelerin BM Genel Sekreteri’nin tam ifadesiyle geride bırakılan yarım yüzyıllık müzakere sürecinde benzersiz olduğuna dikkat çeken Akıncı, “Bu ilerlemelerin somut bir sonuca, çözüme dönüşmesi, varılan mutabakatlara ve tüm tarafların ortak hedefi olan 2016 çözüm hedefine Sayın Anastasiadis’in 20 Kasım sabahı Mont Pelerin’de masada sergileyeceği yaklaşıma bağlıdır” dedi.
“İstişareler yapılması ve çözüme katkı sağlaması amacıyla değerlendirilmek için istenilen 1 haftalık aranın sonucunu 20 Kasım sabahı göreceğiz” şeklinde konuşan Akıncı, halka her zaman gerçekleri söylediğini, şimdi de bunu yaptığını; dönüşte de aynısını yapacağının altını çizdi.
Akıncı açıklamalarına şu şekilde devam etti:
“Bu çerçevede belirtmem gerekir ki, bu bir haftalık arada, Kıbrıs Rum tarafı ile Yunanistan’dan gelen haberler bende, maalesef 20 Kasım sabahı karşılaşacağımız tutumla ilgili endişeler yaratmış bulunmaktadır. Gelen haberler, beşli, ya da onların tanımı ile çok taraflı toplantının, 2016 sonu hedefi ile uyumlu olarak birkaç hafta sonrasına değil, daha ileri bir tarihe, yani 2017’ye atılması arzusunu açığa vurmaktadır. 5’li konferansa sadece güvenlik ve garanti konularını bırakmayı ve üstelik daha konferans toplanmadan şimdiden arzu ettikleri sonucun peşinen kabul edilmesini beklemektedirler. Böyle bir müzakere süreci olmaz. Mont Pelerin’deki iki günlük çalışma olumlu sonuç verirse, 3-4 hafta içinde 5’li konferansa gidilmeli, Bürgenstock tipi bir formatta, tüm başlıklarda, artık sayısı azalmış bulunan çözüm bekleyen konular paralel olarak ele alınmalı ve sonuçlandırılmalıdır. 4 başlıkta kalan bazı konular, toprakla haritanın son şekli ve güvenlik-garanti konuları farklı masalarda bu çerçevede görüşülüp bitirilmelidir. Bunun dışındaki yaklaşımlar, bizi çözüme götüremez. Elde edilen ilerlemelerin somut bir sonuca, bir çözüme dönüşmesi, en başta tarafların vardıkları mutabakatlara uygun çalışmalarına bağlıdır. Varılan mutabakatların dışına çıkılıp yeni senaryolar, yeni dayatmalar yapılması Kıbrıs’ı çözüme değil, çözümsüzlüğe mahkum eder. “Toprakta anlaşılsa bile 5’li konferansa gideceğimiz kesin değildir” şeklindeki açıklamalar bizde haklı kaygılara neden olmuştur. Kıbrıs’ta eşitlik, özgürlük ve güvenlik içinde yeni bir gelecek yaratmak hala mümkündür. Mümkün olanları gerçeğe dönüştürmek için ihtiyacımız olan, maksimalist tutumlardan uzak durmak, her zaman söylediğim gibi gerçekçi ve makul davranmaktır. Biz Mont Pelerin’e mümkün olan çözümü gerçeğe dönüştürüp, Kıbrıs’ta her iki halk için eşitlik, özgürlük ve güvenlik temelinde yeni bir geleceğin kapısını aralamak üzere gidiyoruz. Beklentimiz, 20 ve 21 Kasım’da Sayın Anastasiadis ile mutabakatlarımızın dışına çıkmadan, ortak çözüm hedefiyle samimiyetle çalışarak, toplumlarımıza yeni bir geleceğin kapısının aralandığı müjdesini verebilmektir.”