(Sigmalive – 05/04/2024 – Marios Poullikkas)
Oz Karahan. Genç Kıbrıslı Türk komünist. Yaklaşan Avrupa Parlamentosu seçimlerinde kendini seçmenlerin takdirine sunuyor. AKEL ile mi? Tabii ki hayır, çünkü iki bölgeli iki toplumlu federasyona karşı çıkıyor! “Kıbrıslıları etnik kökenlerine göre coğrafi olarak ayıracak apartheid çözüm önerilerini destekleyemem” diyor! “Kıbrıs bölünmüş değildir, işgal altındadır ve yeniden birleştirilemez, ancak özgürleştirilebilir” diyor!
“İki bölgeli iki toplumlu federasyon hayatın her alanında etnik kotalar koyuyor” diyor genç adam ve cesaretle ekliyor “çözüm Türkiye’ye karşı mücadeleden geçer”!
Böyle bir solcu isyancı AKEL’e nasıl uyum sağlayabilir? Yok canım! Özgürlük, eşitlik ve demokrasi istediğini söylüyor! Peki AKEL ne oluyor da onu saflarına kabul etsin? Solcu bir parti mi? Özgür toplum ve etnik ayrımcılığının silinmesi için sol ideolojinin ilke ve değerlerini savunuyor mu? Yunanistan Komünist Partisi Genel Sekreteri bile geçen gün ağızlarının payını verdi. “Kabul edilemez, ikilemli ve sürdürülemez Annan Planına ve tüm bölünme ve parçalanma faktörleriyle birlikte iki devlete yol açacak bir iki bölgeli iki toplumlu federasyon çözümü tartışmalarına açıkça karşı çıktık” dedi! Ama bunu kendisi söyledi, ve bunu dinleyen tek kişi oydu. Geldi, söyledi, gitti… Kimse dikkate almadı.
Türkler 1957’de “yan yana yaşayan iki toplumun federasyonunu” talep ettiler. İngilizler “Bu, ayrı siyasi haklar ve ardından nüfus mübadelesi anlamına gelir” diye cevap verdi (İnsanlığa karşı iki suçu aynı cümlede toparlayarak). “Son aşamada, siyasi eşitlik ile iktidarın ortak yönetimine ilişkin bir politika uygulanmalıdır” (Yani tüm demokratik otoritenin kaldırılması) dediler. Bunlar 1957’den beri işgalcilerin, emperyalistlerin, İngilizlerin ve Türklerin planlarıdır. Bunların nasıl olup da “solcu” AKEL’in “bayrağı” haline geldiğini sadece kendileri bilmektedir.
Karahan nasıl AKEL’e üye olabilir ki? “Üniter bir Kıbrıs’ı destekleyen ilerici ve anti-emperyalist bir harekete mensubum” diyor. “Hareketin kökleri 2011 yılında Kıbrıs’ın işgal altındaki bölgelerinde gerçekleşen Türkiye karşıtı gösterilere dayanıyor. Hedeflerimiz arasında uluslararası faaliyetler yoluyla Kıbrıs’ın işgali konusunda farkındalık yaratmak da vardır” diyor.
AKEL’in bu tür mücadelelere ayıracak zamanı yoktur. Başka halklar için gösteriler yapacak zamanları vardır. Devrimci sol kisvesi altında sokaklara çıkar ve köleleştirilmiş ve ezilmiş herkes için özgürlük ve adalet talep eder. Ülkelerinde faşist uygulamalar yapan her emperyalisti ve aşırıcıyı suçlar ve kınar.
Tıpkı Almanya’daki aşırı sağcıları “homojenleştirilmiş bir vatan” arayışıyla “Alman olmayanları” devletlerinden kovmak istedikleri için kınayan AKEL Milletvekili Sayın Kızılyürek gibi. Bu nedenle onları “liberal demokrasi ve açık toplum için bir tehdit” olarak tanımlıyor. Ancak bahsettiği bu “aşırı sağcı yaklaşım”, AKEL’in hedeflediği iki bölgeli iki toplumlu federasyonun “kurucu devletlerinin” temel bileşeni olacaktır.
Yunanistan Komünist Partisi de bunu görüp ellerini havaya kaldırıyor. Genç Kıbrıslı Türk komünist de bunu görüp AKEL’den uzaklaşma rotasını çiziyor. Dünya sol hareketinin “AKEL” olgusunu inceleyip bulgu ve sonuçlarını içeren bir rapor yayınlaması gerçekten çok ilginç olurdu. Belki de tavrının arkasında “şüpheli” bir şey yoktur. Belki de bu sadece bir bilgi eksikliği meselesidir. Bu bir eğitim meselesi olabilir.
Belki de sol ideolojinin ne olduğunu hatırlatmak ve sonunda nereye ait olduklarına karar vermelerini sağlamak gerekiyordur:
Epikuros, evrenin yaratılışı hakkında Demokritos’a karşı çıkarak şu teoriyi ortaya atmıştır: “Atomlar kendi rotalarından sapmak için içsel bir kapasite taşırlar (‘sapma’ teorisi). Yani, tüm atomlar birbirine eşittir, ancak her biri doğası gereği herhangi bir anda kendi iradesiyle yön değiştirme gücü taşır. İşte dünya bu içsel güç sayesinde doğmuştur”!
Felsefi bir bakış açısıyla, Demokritos-Epikuros dünya teorilerindeki farklılıklar Karl Marx tarafından incelenmiştir. Marx, doktora tezinde yeni keşfini coşkuyla ifade eder: “Tüm atomlar birbirine benzer, ancak gönüllü olarak farklılaşma arayışındadırlar. Ayrışmanın nerede ve ne zaman gerçekleşeceği bazı nedenlere değil, her bireyin öz bilincine bağlıdır.”
İşte sol ideolojinin doğuşu. Eşitlik ve özgür irade fikri! Ayrımcılığın ortadan kaldırılması artık ete kemiğe bürünmüştü. “Sınıf farklılıkları yoktur, cinsiyetler, ırklar ve etnisiteler yoktur.” İnsan vardır, “eşitler” arasında eşit (ortak) olarak duran ve kendisi için karar vermekte özgür olan “birey”!
Bu “sol ideoloji”dir ve iki bölgeli iki toplumlu federasyonun bununla alakası yoktur. AKEL’in de öyle.
Not: Sayın genç, devrimci, ideolog Oz Karahan, cesaretiniz için size hayranım. Size iyi bir mücadele diliyorum. Ama sonuçtan çok büyük beklentileriniz olmasın. İki bölgeli iki toplumlu federasyonu kınayanların çoğu sözde “sağ”a mensup ve solcu olduğunuz için size oy vermeyecektir ve sözde “sol”a mensup olanların çoğu da iki bölgeli iki toplumlu apartheidı destekledikleri için size oy vermeyecektir.
Kıbrıs büyük bir karmaşa içinde.
Ama siz, başınız dik bir şekilde ayakta durmaya devam ediniz!