• Künye
  • Dayanışma
  • İletişim
  • Gizlilik Politikası
Çarşamba, Aralık 10, 2025
Bulamadık
Tümünü Gör
Gazedda
13 °c
Nicosia
14 ° Per
14 ° Cum
  • ANA SAYFA
  • YAZARLAR
    • GAZEDDA YAZARLARI
    • GÜNEYDEN YAZARLAR
      • PENNA
    • DÜNYADAN YAZARLAR
      • PROJECT SYNDICATE
    • EDİTORYAL KOLEKTİF
  • TÜM İÇERİK
    • HABER ARŞİVİ
      • KIBRIS
      • DÜNYA
      • KORONAVİRÜS
    • MULTİMEDYA ARŞİVİ
      • GAZEDDAPOD
      • GAZEDDAWEBTV
  • ANA SAYFA
  • YAZARLAR
    • GAZEDDA YAZARLARI
    • GÜNEYDEN YAZARLAR
      • PENNA
    • DÜNYADAN YAZARLAR
      • PROJECT SYNDICATE
    • EDİTORYAL KOLEKTİF
  • TÜM İÇERİK
    • HABER ARŞİVİ
      • KIBRIS
      • DÜNYA
      • KORONAVİRÜS
    • MULTİMEDYA ARŞİVİ
      • GAZEDDAPOD
      • GAZEDDAWEBTV
Bulamadık
Tümünü Gör
Gazedda
Bulamadık
Tümünü Gör

Kucaklayıcı Siyasetin Kucaklayamadıkları

Umut Bozkurt Umut Bozkurt
10 Aralık 2025
Okuma Süresi: 10 dk
A A
0
https://bsky.app/profile/gazeddakibris.bsky.socialhttps://www.threads.net/@gazeddakibris

Bir süredir içinde yaşadığımız toplumda çok rahatsız edici bir eğilim gözlemliyorum. Kıbrıs’ın kuzeyinde alternatif sözlere, farklı yaklaşımlara hayat hakkı tanımayan bir fikir iklimi oluşmuş durumda. Bu fikir iklimini yaratan, tanınmamış bir devlette sürekli bir olağanüstü hal durumu içinde yaşıyor oluşumuz. Ya kritik bir seçim sürecinden geçiyoruz, ya Türkiye’den gelen bir müdahale söz konusu oluyor ve bu durumlar sürekli bir kenetlenme mecburiyetini dayatıyor adeta.

Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde sola yakın kanaat önderlerinin, akademisyenlerin neredeyse Erhürman’ın siyasal iletişim ekibi üyeleri gibi hareket ettiği tuhaf bir süreç yaşadık mesela. Erhürman, sağ seçmenin desteğine, yüzer oylara oynadı ve bu yüzden de kimilerine göre kucaklayıcı, kimilerine göre ortayolcu, sol değerlerden uzak bir söylem geliştirdi. Ciddi bir yol ayrımından geçmekte olduğumuz için, sol seçmene bu söylemi fazlaca sorgulamaması, memleketin geleceği için Erhürman’a destek vermesi salık verildi. O dönemde sol görüşlü pek çok insan neden kendi üzerinde bir otosansür uygulamak zorunda olduğunu anlattı bana. Alternatif fikirlerin hızlıca marjinalleştirildiği bir fikir iklimi içinde birçok insan susmayı tercih etti.

Neticede hem sağdan hem de soldan oy alan Erhürman, Cumhurbaşkanlığı seçimini ilk turdan kazandı. Bu ‘kucaklayıcı’ tavır bir seçim stratejisi olarak işe yaramış olsa da esas sınavı bundan sonra başlıyor. Farklı ideolojik perspektifleri aynı anda temsil edebilmek kolay olmayacak. Umarım bu zorlu işbirliğinin bedeli soldan gelen seslerin tıpkı seçim öncesinde olduğu gibi, seçim sonrasında da mütemadiyen bastırılması olmaz.

Bunun ilk işaretlerini Doğuş Derya’nın bir televizyon programında Cumhurbaşkanı Erhürman’a yönelik yaptığı bir eleştiri üzerine yaratılan fırtınada gördük. Derya, katıldığı programda kendisine sorulan “Cumhurbaşkanı Tufan Erhürman’a yönelik ‘Türkiye ile çok iyi anlaştığı, sürekli Türkiye’nin hoşuna giden ifadeler kullandığı’ yönünde eleştiriler var. Bu görüşe katılıyor musunuz?” sorusuna şöyle yanıt verdi:  “Türkiye iyi anlaşmak bir kusur değildir… Türkiye ile iyi bir diyalog kurmak iyi bir şeydir… Biraz zaman tanımak lazım diye düşünüyorum, ama Tufan Bey bu topluma örnek teşkil edecek bir kişi olarak biraz daha barış dili kullanabilir diye düşünüyorum… Kıbrıslı Rum liderle laf düellosuna giren, yüksek perdeden posta koyan filan, bunu tercih etmiyoruz. Zaten toplum bunu tercih etseydi böyle bir liderlik Ersin Tatar’da kalırdı. … Tufan Bey’in kendisi kucaklayıcı bir kişidir. Barışacağımız toplumla ilgili de kucaklayıcı bir politika yürütmek zorunda. Kimsenin dışarıda kalmayacağı bir toplumsal tahayyülü vardı. Bu ülkeyi yurt bilen herkesin içinde Kıbrıslı Rumlar da vardır, onların da yurdudur, esas yurdudur hatta yani bu ülkede doğup büyüyen insanlar olarak.”

Bu sözlerden sonra Derya’ya, farklı çevrelerden tepkiler geldi. Derya’nın söylediklerini eleştiren sağ çevreler ve Türkiye kökenli kişilerden bazıları, Derya’yı Rumcu olmakla, vatan hainliğiyle itham etti, yorumlarında ‘git Rum tarafında yaşa’ cümleleri sıkça tekrarlandı. KKTC Karadeniz Kültür Derneği Başkanı Murat Zeki Civelek, “Milletvekili yeminine sadık kalsın, yapamıyorsa Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde olduğu gibi susmayı tercih etsin. Bu hem kendisi, hem partisi hem de ülkemiz için çok daha faydalı olacaktır” sözleriyle Derya’yı susmaya davet etti. 

Ancak Doğuş Derya’ya gelen tepkiler bunlarla sınırlı değildi. Girne Belediye Başkanı Murat Şenkul facebook’ta yüzlerce beğeni alan bir paylaşım yaptı. Şenkul, şöyle yazdı: “Daha seçimin üstünden 1 ay geçmeden birileri Sayın Cumhurbaşkanın %63 oy alarak seçildiğini ve bu %63’ün içinde farklı görüşlerden birçok insan olduğunu unutarak yorumlar, konuşmalar yapıyor hatta bazıları Tufan başkanın nasıl konuşacağı noktasında akıl da veriyor. Erken başladınız arkadaşlar biraz zaman tanıyın…” Doğuş Derya’nın konuşması öncesinde de Erhürman’ın söylemini daha sol bir perspektiften eleştiren az sayıda insan, CTPliler tarafından eleştirilerin erken ve yersiz olduğu konusunda mütemadiyen uyarıldı. 

Erhürman’ın politikasını tanımlayan şey, çatışmacı olmayan, toplumsal kutuplaşmayı artırmayan, kucaklayıcı ve kapsayıcı bir söylemdi. Kimi analistlere göre, CTP’nin yeni başkanı Sıla Usar İncirli de böyle bir yaklaşımı temsil ettiği için seçildi. İncirli’nin bundan sonra nasıl bir söylem geliştireceğini göreceğiz. Ancak Erhürman’ın bir aylık performansında kullandığı söylemin bize söylediği bazı şeyler var. Bu kucaklayıcılık söylemi, daha ziyade sağdan gelen seçmene, Türkiye’ye yönelik geliştirilen bir söylem. Ancak bu söylemin Rumları kucakladığını göremiyoruz, aksine Rumlara üst perdeden had bildiren bir üslüp sözkonusu. Bu kucaklayıcılık söylemi, aynı zamanda daha soldan gelen perspektifleri de Doğuş Derya örneğinde gördüğümüz üzere marjinalleştirme riski taşıyor.

CTP’nin bu ‘çatışmacı olmayan, kucaklayıcı, toplumu kutuplaştırmayan’ yeni söylemini çok olumlu olarak değerlendiren kanaat önderleri, buna karşı soldan gelen bazı eleştirileri hiçbir dönüştürücülüğü olmayan, ‘şehvet dolu nara atmaya’ benzetiyor. Erhürman seçildikten sonraki kısa süre içinde soldan gelen kimi eleştirilerin fazla bir dönüştürücülüğü olmadığına ben de katılıyorum. Kıbrıs Türk merkez solundaki partiler ve benzer ideolojideki sendikaların Kıbrıs’ta Türkiye’nin müdahalesine çok fazla odaklanırken, örneğin Batı emperyalizminin ada üzerindeki tahakkümüne, İngiliz üslerine ya da Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Batı ve İsrail yanlısı tutumuna dair suskun kaldığını düşünüyorum. Bu çevrelerin değerlendirmelerinde iki konu öne çıkıyor. KKTC ile T.C arasındaki ilişkinin doğası ve bununla ilgili olarak Kıbrıs’ın kuzeyindeki demokrasinin ve toplumsal yapının yara alması. Böyle bir duyarlılıkla Erhürman’a getirilen eleştiriler var. Erdoğan’dan icazet almadan K.C Cumhurbaşkanı Nikos Christodoulides’le görüşmemiş olması, bir zamanlar karşı çıktığı külliye’yi kullanmayı kabul etmesi gibi eleştiriler, ortadaki asimetrik ilişkiyi görmezden gelerek yapılan eleştiriler. Böyle bir bağlam içinde Erhürman’ın fazla bir manevra alanı yok. 

Bu eleştirilerin bir kısmını anlamlı bulmamakla birlikte, demokratik ve çoksesli bir ortam içinde dile getirilmelerinin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Eleştirileri ‘şehvet dolu nara atmak’ olarak tanımlayıp kıymetsizleştirmenin ve sonuç getirici siyaset olarak ‘çatışmacı olmayan, kutuplaştırıcı olmayan, kucaklayıcı siyaset’i kutsamanın bir bedeli var.  Bu ‘kucaklayıcılık’ şu ana kadar Rumlara had bildirme, solculara da susmayı dayatmak olarak tezahür etti. 

Doğuş Derya’ya gelen bir başka eleştiri ise Rum liderliği barış diline sahip değilken, neden sadece Erhürman’ı eleştirdiği meselesiydi. Son bir ay içinde Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Nikos Christodoulides EOKA’nın anma etkinliğinde EOKA’yı övmüş, ‘çözüm ancak garantilerin kaldırılması ve Türk askerinin çekilmesiyle mümkün’ açıklamasını yapmış ve bu da Erhürman’dan gelen ‘Sn. Hristodulidis’in yukarıda alıntıladığım açıklaması benim için yok hükmündedir!’ yanıtını tetiklemişti.

Çıktığı bir televizyon programında gazeteci Levent Kutay, Doğuş Derya’yı şu cümlelerle eleştirdi: ‘İlk Erhürman- Christodoulides görüşmesinde Christodoulides demeyecek mi: e Tufan bey sizin vekiliniz böyle konuşuyor demeyecek mi? Peki Tufan başkana getirilen eleştiriyi kendisi EOKA müzesini ziyaret edene tek kelime yokken, ya da daha içilen kahvenin telvesi kurumamışken bir şart ortaya koyan barış dili mi konuşuyor da Tufan bey barış dili konuşmuyor? Bir ayar verecekseniz ikisine de verin’(…) Tufan beye oyu veren salt CTPliler ya da federal çözümü savunanlar değil. Sonuçta bir denge üstüne kurulu bir Cumhurbaşkanlığı bu. Ne yapacaktı yani? Gidip Türkiye’de mi kavga edecekti? MHP’yle mi kavga edecekti?’.

Kıbrıs’ta bir federal çözüme ulaşabilmek şu içinde bulunduğumuz konjenktürde ne ölçüde mümkün olabilir?  Kıbrıs Cumhuriyeti ve Türkiye’nin pozisyonu ve küresel ve bölgesel güç dengelerine baktığımız zaman böylesi bir çözüme ulaşabilmenin önünde ciddi engeller olduğu görülebilir.  Türkiye iki devletli çözüm modelinde ısrar etmekle kalmıyor, Mavi Vatan doktrini çerçevesinde Doğu Akdeniz’deki güvenliğe dair ulusal çıkarları ve enerji kaynaklarıyla ilgili daha sert bir tutum izliyor. Kıbrıs Cumhuriyeti liderliği ise ABD ve AB’yle kurduğu yakın ilişkilerinin yanı sıra, bölgede İsrail ve Yunanistan’la enerji ve güvenlik alanında işbirliğini derinleştirmiştir. Doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklarının paylaşımı meselesi çözüm müzakareleri önünde ciddi sorunlar yaratma potansiyeli barındırıyor.  Rus-Ukrayna savaşı, Gazze krizi, Çin’le rekabetine odaklanan Trump dönemi ABD’sinin ise en azından kısa vadedeki öncelikleri arasında Kıbrıs görünmüyor. 

Kimi analistler, Doğu Akdeniz’de çıkarılan gazın Türkiye üzerinden AB’ye ihracatı mevzusunun Kıbrıs’ta bir çözüm potansiyeli yaratabileceğine vurgu yapıyorlar. Yeri geldiği için söylemek gerekiyor. Zaten hali hazırda büyük bir çevresel yıkım yaşadığımız bu dönemde bu gazın yerin altında bırakılması en hayırlısı olurdu. Ama insanoğlunun doymak bilmez iştahı, böyle şeyleri sadece temenni düzeyinde bırakıyor. Madem ki bir çevre talanına yol açacak, bari çatışmaya değil, uzlaşmaya hizmet etsin diyelim o zaman. 

Bu koşullar altında Kıbrıs’ta bir siyasi çözüme ulaşmak kolay değil tabii ki. Şunun altını tekrar tekrar çizmek gerekiyor. Kıbrıs’taki çatışma iki tarafta da ciddi travmalar ve toplumlararası güvensizliğe yol açtı. Kıbrıslı Türkler nasıl kendilerini Rumlar karşısında bir azınlık hissediyorsa, Kıbrıslı Rumlar da 1974’de yaşadıkları ağır yıkım sonunda kuzeylerindeki büyük bir ülke olan Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki hamlelerinden ürküyor ve bu güvenlik kaygısı onları bölgedeki İsrail gibi ülkelerle birlikte hareket etmeye zorluyor.

Kıbrıs Rum liderliği barış diliyle mi konuşuyor da Erhürman da barış dliyle konuşacak diye bir soru sormanın 19 Ekim 2025 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Kıbrıs Türk seçmeninin talep ettiği değişim talebine kulak tıkamak anlamına geldiğini düşünüyorum. Evet, tabii ki Erhürman’a verilen yüzde 62.76lik oy, sadece federasyon talebini yansıtmıyordu. Ama toplumun içinde gittikçe sayısı artan bir kesim, Türkiye’deki yönetimin ve Ersin Tatar’ın cumhurbaşkanlığı boyunca desteklediği iki devletli çözüm önerisini, gittikçe Kıbrıslı Türklerin dünyadan izolasyonunu derinleştiren bir söylem olarak algılamaya başladı. Erhürman, izolasyonlar bizi bir yere getirmediği için, halkta mevcut statüko bezginlik yarattığı için seçildi. O statüko sadece Türkiye’nin Kuzey Kıbrıs’ın siyasi, sosyal ve ekonomik yapısına artan müdahaleleriyle belirlenmiyor, aynı zamanda Türk lirasının kullanıldığı, enflasyonun arttığı bir ekonomik ortamda, rüşvet, yolsuzluk, adam kayırmacılık, elektrik kesintileri, yetersiz altyapı, eğitim ve sağlıktaki yapısal hale gelen sorunların da müsebbibi. 

Kıbrıs adasında yaratılan bu siyasal bağlam her iki tarafı da sürekli bir güvenlik kaygısıyla baş başa bırakıyor. Ancak uluslararası hukuğun dışında, tanınmamış bir devlette yaşayan Kıbrıslı Türklere daha fazla zarar veriyor. Dolayısıyla bu çıkışsızlıktan bir umudu temsil eden Cumhurbaşkanı Erhürman’ın bu tarihsel sorumluluk bilinciyle hareket etmesi, Rum liderliğinin tavrı, küresel ve bölgesel güç dengelerinden ötürü zaten hayli kırılgan bir zeminde ilerleyecek barış müzakerelerini torpilleyecek bir dil kullanmaması, kampanyası boyunca taahhüt ettiği kucaklayıcı perspektifle Kıbrıslı Rumları dışarıda bırakmayan bir söylem geliştirmesi elzem görünüyor. Naçizane kanaatime göre, ancak Erhürman’ın kucaklayıcı siyaseti bir seçim stratejisi olmanın ötesine gidebilirse ve sözde değil özde bir kapsayıcılık geliştirilebilirse, bu Kıbrıs için gerçekten dönüştürücü bir etki yaratabilir. Aksi takdirde sadece bazı kesimlerin susturulduğu, dışlandığı ve hizaya getirildiği, demokrasiye ve çok sesliliğe zarar veren ve gittikçe inandırıcılığını yitirecek bir siyasi söylem olarak kayıtlara geçmesi kuvvetle muhtemeldir…

Foto: AI

Etiketler: ctpfederasyonkıbrıskıbrıs sorunusiyasettufan erhürman
Umut Bozkurt

Umut Bozkurt

Akademisyen

Ortaokullarda Başörtüsü Yasağının Kaldırılmasının Düşündürdükleri
Umut Bozkurt

Ortaokullarda Başörtüsü Yasağının Kaldırılmasının Düşündürdükleri

Umut Bozkurt
23 Mart 2025
“İsrail, Gazze’yi Taş Devri’ne döndürmek istiyor”
Umut Bozkurt

Filistin, ötekinin acısı ve inkar üzerine | Umut Bozkurt

Umut Bozkurt
16 Kasım 2023
801 akademisyenden ‘acil alarm’: Gazze’de olası soykırımı önleyin
Umut Bozkurt

Gazze’deki kıyım, güçlünün hukuğu ve enternasyonalist bir direniş ufuğu kurmanın önemi üzerine | Umut Bozkurt

Umut Bozkurt
29 Ekim 2023
Umut Bozkurt

Merkez sol toplumda ezilen farklı kesimlerin sesi olmalı – Umut Bozkurt

Umut Bozkurt
12 Aralık 2021
Devam Et
Gazedda

© 2025 Gazeddakıbrıs - Copyleft

  • Künye
  • Dayanışma
  • İletişim
  • Gizlilik Politikası

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

Bulamadık
Tümünü Gör
  • Ana Sayfa
  • HABER
    • KIBRIS
    • DÜNYA
    • İKLİM KRİZİ | EKOLOJİ
    • KİTAP & KÜLTÜR & SANAT
    • KORONAVİRÜS
  • MULTİMEDYA
    • GAZEDDAPOD
    • GAZEDDAWEBTV
  • KARŞI AKIM
    • EDİTORYAL KOLEKTİF
    • YAZARLAR
      • GAZEDDA YAZARLARI
      • GÜNEYDEN YAZARLAR
      • DÜNYADAN YAZARLAR
    • RÖPORTAJ

© 2025 Gazeddakıbrıs - Copyleft

Web sitemizde size en iyi deneyimi sunabilmemiz için çerezleri kullanıyoruz. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, bunu kabul ettiğinizi varsayarız. Gizlilik ve Çerezler Politikası sayfamızı ziyaret edin.