Greco Burnu açıklarında meydana gelen ve göçmenlerin hayatlarını kaybettiği gemi kazasının ardından Kıbrıs Cumhuriyeti hükümeti, devam etmekte olan göç krizinin altında yatan sorunları ele almadığı için eleştirildi.
Teknede bulunduğu bildirilen 20’den fazla kişi arasında en az yedi kişi hayatını kaybetti. Bir kişi ise ağır yaralı olarak kurtarılasa da durumunun kritik olduğu belirtiliyor.
Meclis dışı sol hareket AFOA, yayınladığı açıklamada, İnsani yardım kuruluşu Alarm Phone’un bir gün önce (16 Mart) Kıbrıs açıklarında seyreden teknelerden tehlike sinyalleri aldığı ve geri itmeler olduğu uyarısında bulunmasına rağmen, bu geri itmeleri örtbas etmeye çalışan Kıbrıs makamlarının, arama ve kurtarma amacıyla ancak 17 Mart günü öğlen saatlerinde harekete geçtiklerine işaret etti.
AFOA açıklamasında hükümetin “batmadan çok önce teknenin varlığından haberdar olduğunu” itiraf ettiğine dikkat çekerek, Fileleftheros’a verdiği mülakatta “bildiği kadarıyla hükümetten geri dönüşler için herhangi bir emir gelmediğini” söyleyen Göçmenlik Bakan Yardımcısı Nicolas Ioannidis’in yokluğunda, operasyonun Savunma Bakanı Vassilis Palmas ve Kamu Düzeni Bakanı Marios Hartsiotis tarafından yönetildiğini belirtti.
AFOA açıklaması şöyle devam etti:
“Palmas, Alarm Phone’un tehlike sinyallerini ve Kıbrıslı yetkililerle temas kurma girişimlerini Twitter’da kamuoyuyla paylaşmasına rağmen, başlangıçta Kıbrıslı yetkililerin mültecileri “kazara” tespit ettiğini ve olaydan daha önce haberdar edilmediklerini söyleyerek yanıltmaya çalıştı. Nihayet iki gün sonra bugün, Arama ve Kurtarma Koordinasyon Merkezi’nin Pazar günü bildirim aldığını kabul etti.
Geçen gün kabadayı gibi, protesto hakkını kısıtlamaya çalışan hükümet tasarısına karşı Meclis önünde gösteri yapan insanlara “maskelerini çıkarmaları için meydan okuyan” Hartsiotis, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin “asla geri itme yapmadığını” iddia etti ve Kıbrıs ile Orta Doğu arasındaki deniz bölgesinde güçlendirilmiş devriyelerden söz etti.
Ancak Kamu Düzeni Bakanı’nın bu iddiası, Ekim 2024 tarihli kararında Kıbrıs’ı iki Suriyeli mültecinin sığınma başvurularını incelemeden Lübnan’a geri gönderilmeleri nedeniyle insanlık dışı muamele ve toplu cezalandırma ile suçlayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından yalanlandı.”
“AFOA açıklamasında, sığınmacıların Mayıs-Kasım 2024 tarihleri arasında tampon bölgeye hapsedilmeleri de karada geri gönderme anlamına geliyordu” diyerek “Limasol (Nisan 2024) ve Potamya’da (Ocak 2025) göçmenlere yönelik devlet cinayetlerini örtbas edenler, Kloraka ve Limasol’da (Ağustos – Eylül 2023) göçmenlere yönelik pogromları ırkçı olarak tanımlamak için en ufak bir empatiye sahip olmayanlar nasıl ikna edebilirler?” diye sordu.
AKEL ve VOLT’tan Soruşturma Çağrısı
Yaşananların ardından AKEL ve VOLT, göç politikalarında acil reformlar yapılması ve olayla ilgili kapsamlı bir soruşturma başlatılması çağrısında bulundu.
“Umudumuz gemi kazasında kaybolanların sağ olarak bulunması ve kurtarılmasıdır,” diyen AKEL, kaybedilen hayatlar için derin üzüntülerini dile getirdi ve derhal soruşturma başlatılması çağrısında bulundu.
AKEL “Uluslararası hukuka ve ilgili uluslararası sözleşmelere uymak Kıbrıs Cumhuriyeti’nin sadece ahlaki değil aynı zamanda yasal bir yükümlülüğüdür” diye ekledi.
AKEL, yaşanan trajedinin Suriye, Lübnan ve Gazze’deki insani krizle olan ilişkisine vurgu yaptı.
AKEL, “Cihatçıların Suriye ve Lübnan’da Hıristiyanlara, Alevilere ve diğer halklara yönelik kitlesel katliamları ve İsrail’in Gazze’yi yeniden bombalamaya başlaması bölgemizde yeni mülteci dalgaları yaratıyor” dedi.
AKEL, AB’yi konuyu ele alırken daha fazla dayanışma göstermeye çağırdı.
VOLT sözcüsü Pieros Koroullas ise “Bu trajedi önlenebilirdi ve önlenmeliydi de. Kendi ülkelerindeki tehlikelerden kaçmaya çalışan yedi kişi hayatını kaybetti ve on bir kişi de kayıp. Hükümet sorumluluk almalıdır,” dedi
VOLT, hükümetin son açıklamaları ile sahadaki durumun gerçekliği arasındaki keskin tezata dikkat çekerek, Göç Bakan Yardımcısının trajediden birkaç saat önce göç meselesinin “çözümünden” iyimser bir şekilde bahsettiği sözlerini eleştirdi.
VOLT, bu tür açıklamaların göçmen ve mültecilerin karşı karşıya kaldığı, gerçeklikten tamamen kopuk olduğunu vurguladı.
VOLT Kıbrıs, ayrıca sığınmacıların zorla geri gönderilmesi gibi politikaların derhal durdurulması çağrısında bulundu ve uluslararası insan hakları standartlarına saygı gösterilmesinin önemini vurguladı.
VOLT sözcüsü sözlerini şöyle tamamladı: “Bu trajedi, hükümetin sadece insan hayatını korumakta başarısız olmakla kalmayıp aynı zamanda bu insanların temel haklarına saygı göstermekte de isteksiz göründüğünü hatırlatmaktadır.”