Kıbrıs‘ın kuzeyinde ve güneyindeki insan hakları ihlalleri, ABD Dışişleri Bakanlığı‘nın dünyada insan haklarının durumuna ilişkin 198 ülke ve bölge için her yıl yayımladığı raporuna yansıdı.
Kıbrıs raporunun başlangıç bölümünde, Kıbrıs Cumhuriyeti hükûmetinin adada uluslararası alanda tanınan tek hükûmet olduğu, ancak işgal altındaki topraklarda belirtildiği üzere “1974’ten bu yana Kıbrıs’ın kuzey üçte birlik bölümünün Kıbrıslıtürkler tarafından yönetildiği” belirtiliyor
Raporda “Bu bölge 1983 yılında kendisini ‘Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ olarak ilan etmiştir. Amerika Birleşik Devletleri ‘Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanımamaktadır; Türkiye tanıyan tek ülkedir. Adada önemli sayıda Türk askeri bulunmaktadır. BM Barış Gücü tarafından devriye gezilen ara bölge ya da ‘Yeşil Hat’ iki bölgeyi birbirinden ayırmaktadır. Bu rapor her iki toplumdaki gelişmeleri kapsamaktadır” deniliyor.
Güneyde insan hakları ihlalleri ve cezasızlık
Güneydeki önemli insan hakları sorunları arasında “sivil toplum örgütlerinin örgütlenme özgürlüğüne önemli ölçüde müdahale edildiğine dair güvenilir raporlar, sığınmacıların işkence veya zulüm görecekleri bir ülkeye geri gönderilmeleri ve yabancı sığınmacılar da dâhil olmak üzere etnik veya azınlık grupların üyelerini hedef alan şiddet veya şiddet tehdidi içeren suçlar” söz konusu olduğu belirtildi.
Raporda Kıbrıs Cumhuriyeti hükûmetinin insan hakları ihlallerinde bulunmuş olabilecek görevlileri tespit etmek ve cezalandırmak için adımlar attığı ancak sınırlı sayıda cezasızlık vakası olduğu belirtildi.
Kuzeyde cezaevi şartları, müdahale ve gazetecilere şiddet tehdidi
Raporda ayrıca, Kıbrıslıtürkler tarafından yönetilen bölgede yaşanan önemli insan hakları sorunlarına dikkat çekiliyor.
Bu sorunlar arasında zalimane ve yaşamı tehdit eden cezaevi koşulları, özel hayata keyfi veya hukuka aykırı müdahaleler, gazetecilere yönelik şiddet veya şiddet tehdidi, ifade ve medya özgürlüğüne yönelik ciddi kısıtlamalar (cezai hakaret yasalarının uygulanması veya uygulama tehdidi dâhil) yer alıyor.
Ayrıca, sivil toplum örgütleri de dâhil olmak üzere barışçıl toplanma ve örgütlenme özgürlüğüne yönelik esaslı müdahaleler, bir devletin toprakları içinde seyahat ve ikamet özgürlüğüne yönelik kısıtlamalar, Kıbrıslı Türkler tarafından yönetilen toprakları terk etme hakkının engellenmesi, mülteci veya sığınmacıların işkence veya zulüm görecekleri bir ülkeye geri gönderilmeleri, ciddî hükûmet yolsuzlukları, yabancı sığınmacılar da dâhil olmak üzere etnik veya azınlık üyelerini hedef alan şiddet veya şiddet tehdidi içeren suçlar ve zorla çalıştırma da dâhil olmak üzere insan ticareti gibi sorunlar da rapor ediliyor.
Raporda, Kıbrıslı Türklerin yönetimindeki bölgedeki yetkililerin insan hakları ihlâllerinde bulunmuş olabilecek görevlileri tespit etmek ve cezalandırmak için sınırlı sayıda güvenilir adım attığı belirtiliyor. Ancak, yaygın bir cezasızlık olduğuna dair kanıtlar da mevcut.
Kıbrıs’ın kuzeyine dair tespitler
Raporda, Kıbrıslıtürk toplumunun en büyük sorunu olarak yolsuzluğu gösteren ve adaletsizlik, partizanlık, yolsuzluk ve rüşvet şikâyetlerine dikkat çeken bir anketin ayrıntıları da yer aldı.
Raporda ayrıca, Kıbrıslıtürk atanmış lider Ersin Tatar’ın 2022 yılında Yenidüzen’deki yazılarında Tatar’a hakaret ettiği iddiasıyla gazeteci Serhat İncirli aleyhine hakaret davası açtığı da belirtildi.
Raporda ayrıca, Kıbrıslıtürk gazeteci Ali Kişmir’in de “Türk ordusunu aşağıladığı” gerekçesiyle 10 yıl hapis cezasıyla karşı karşıya olduğu belirtildi.
Raporda “Kıbrıslı Türkler tarafından yönetilen bölgede, Kıbrıs Türk ‘hükümetine’ ve ‘yetkililerine’ olduğu kadar Türk hükümetine ve yetkililerine de hakaret etmek suçtur.” ifadeleri kullanıldı.
Raporda düzensiz yollarla gelen Suriyeliler sınır dışı edilmeden önce ortalama 31 gün gözaltında tutulduğunu dikkat çekilerek, kuzeye kaçak yollarla giren Suriyelilerin, ‘polis’ karakollarının altındaki derme çatma hapishanelerde altı aya varan sürelerde gözaltında tutulduğu ifade edildi.
Raporda aryıca yabancı ev işçileri ve uluslararası öğrencilerin ayrımcılığa ve zaman zaman da şiddete maruz kaldıkları belirtildi.
Raporda kuzeyde mülk sahibi olan ancak mülklerini Kıbrıs Cumhuriyeti’nde ikamet eden varislerine miras bırakamayan Maronitlere karşı ayrımcılık uygulandığına dikkat çekildi.
ABD İnsan Hakları Raporu’nda Kıbrıs’ın kuzeyinde LGBTQI+ kişilerin büyük çoğunluğunun potansiyel ayrımcılıktan kaçınmak için cinsel yönelimlerini veya cinsiyet kimliklerini gizledikleri belirtilerek LGBTQI+ bireylere karşı istihdam, barınma, eğitim ve sağlık hizmetlerine erişim konularında ayrımcılık yapıldığına da dikkat çekildi.