Üzerinden 10 aydan uzun süre geçmesine rağmen deprem bölgesindeki sorunlar hâlâ devam ediyor. Barınma, sağlık, gıdaya erişim deprem bölgesindeki herkesin yaşadığı sorunlarına bir de ayrımcılık eklenince ne oluyor?
Kaos GL ve 17 Mayıs derneklerinin son raporu bu soruyu LGBTİ+’lar penceresinden yanıtlıyor. Depremin ilk anından bugüne LGBTİ+’ların neler yaşadığını anlatan “Bu Konu Her Zaman Kriz” üst başlıklı 6 Şubat Depremlerinin LGBTİ+’lara Etkisi raporu yayınlandı.
Defne Güzel’in hazırladığı, Havva Kafes, Kerem Dikmen, Murat Köylü ve Umut Güner’in katkı sağladığı rapor; hem depremden etkilenen LGBTİ+’ların neler yaşadığına hem de depremin ardından LGBTİ+ örgütlerinin çalışmalarına ışık tutuyor:
“6 Şubat depremlerinin ardından ‘krizler’ sağlık hizmetlerine, yeterli barınma imkânlarına, istihdama, eğitime, sosyal güvenliğe, bilgi ve iletişim teknolojilerine ve adalete erişimde de LGBTİ+’ların peşini bırakmadı. LGBTİ+’lar kötü muameleyle karşı karşıya kaldı. Çeşitli hak ihlalleri ortaya çıkarken örgütlenmek ve insan haklarını teşvik etmek de iyiden iyiye zorlaştı.”
Seyahat hakkı ihlali, hakaret, fiziksel şiddet…
Kaos GL‘nin aktardığına göre; rapor, depremlerin LGBTİ+’lara etkisini sağlık hizmetlerine erişim, yeterli barınma imkanlarına sahip olma, çalışma, eğitim, sosyal güvenlik ve diğer sosyal korunma önlemleri, bilgi ve iletişim teknolojileri ile ilgili insan haklarından yararlanma, barışçıl toplanma ve örgütlenme hakları ile kötü muamele yasağı ve adalete erişim başlıkları altında inceliyor.
Ortaya çıkan bir hak ihlalinin başka hak ihlallerini de beraberinde getirdiğini belirten rapora göre, seyahat hakkı ihlal edilen mülteci LGBTİ+’ların bu yolla sağlık hizmetlerine erişimi de engellendi. Yeterli barınma imkânına sahip olamamak güvenlik sorunlarını ve LGBTİ+’lara dönük hakaret ya da fiziksel şiddet gibi kötü muameleleri ortaya çıkardı.
Türkçe ve İngilizce yayınlanan rapora göre; depremden etkilenen LGBTİ+’ların istihdam ve eğitim alanında karşı karşıya bırakıldığı sorunlarla ilgili yasal veya idari düzenlemeler oluşturulmadı. Sosyal güvenlikten, sosyal korumadan ve sosyal desteklerden yararlanamamak yeterli bir yaşam düzeyinin de oluşamamasına ve yoksulluktan korunamamaya sebep oldu. Bilgi ve iletişim teknolojilerine erişememek depremden etkilenen LGBTİ+’ların sosyal destek mekanizmalarına da erişememesi anlamına geldi.
Sivil toplum örgütlerine yönelik kısıtlamalar insan haklarına ilişkin olanakları kısıtladı
Raporda ayrıca LGBTİ+ örgütlerinin deprem sürecinde yaşadığı sorunlar da aktarılıyor:
“Bağış alma ve yardım toplamada sivil toplum örgütlerinin önüne getirilen kısıtlamalar, sivil toplum örgütlerinin insan haklarını teşvik etmesini zorlaştırdı. Bağış almanın ve yardım toplamanın mevzuata göre izne tabi olması koşulu LGBTİ+ örgütlerinin örgütlenme özgürlüğünü ve dolayısıyla sosyal destek sağlama olanaklarını kısıtladı.
LGBTİ+ örgütleri ve LGBTİ+ örgütleri ile dayanışmak isteyenler arasında bir set oluşturan bu uygulama sebebiyle depremden etkilenen LGBTİ+’ların hizmetlere erişimi de sınırlandırılmış oldu. Deprem bölgesinde çalışan örgüt ve kurumlar için bir esneklik sağlansa bile diğer şehirlerde bulunan örgüt ve kurumlara benzer esneklikler sağlanmadı. Deprem bir göç sürecini tetikledi. İstanbul, Ankara gibi büyük şehirler oldukça göç aldı. Deprem bölgesinde bulunan yaklaşık 2,7 milyon insan zorunlu olarak yer değiştirdi. Afet ve kriz dönemlerinde sivil toplum çalışmalarını teşvik edecek bir mevzuatın mevcut olmaması depremden etkilenenlerin en başta sosyal hizmetlere erişimini engelledi. Bir mevzuatın mevcut olmaması sebebiyle sivil toplum, refahı ve sosyal işlevselliği arttıracak çalışmalarını sürdürmekte ve yaygınlaştırmakta zorlandı.”
‘Kamplar ve yerleşim alanlarına LGBTİ+’lar alınmak istenmedi’
Araştırmanın ortaya çıkardığı bazı sonuçlar şöyle:
- LGBTİ+’ların sağlık hizmetlerine, yeterli barınma imkânına, istihdama, eğitime ve sosyal güvenliğe erişmesi için depremden önce de yasal veya idari düzenlemeler bulunmuyordu. Deprem döneminde de LGBTİ+’ların bu haklara erişmesi için bir düzenleme hayata geçirilmedi.
- Depremden önce de LGBTİ+’ların ifade özgürlüğü ve örgütlenme hakkı önünde ciddi tehditler bulunuyordu. Deprem sürecinde bu tehditler artış gösterdi.
- Kötü muamelenin önlenmesine ilişkin hiçbir tedbir alınmadı. Maruz bırakıldıkları hak ihlalleri karşısında depremden etkilenen LGBTİ+’lar adalete duydukları güvensizlik sebebiyle başvuru mekanizmalarını kullanamadı.
- Depremin ardından medyada yaygınlaşan destek bilgileri ve ortaya konulan sosyal hizmetler LGBTİ+’ları kapsamadı. Destek hizmetlerine erişmek isteyenler ayrımcı uygulamalarla karşı karşıya kaldı. Bu ayrımcılık kimi zaman doğrudan destek veren tarafından uygulanırken, kimi zaman da onların yararlanıcılarından kaynaklandı.
- LGBTİ+ hak sahiplerinin büyük bir kısmı, kamunun ya da sivil aktörlerin sağladığı psiko-sosyal destek hizmetlerine erişemedi. Depremden etkilenen az sayıda LGBTİ+ hak sahibi, LGBTİ+ dernekleri aracılığıyla psiko-sosyal destek hizmetlerine erişebildi. LGBTİ+ dernekleri kısıtlı kaynaklarla talepleri karşılamak için yoğun bir çaba gösterdi. Depremden etkilenen LGBTİ+’lar cinsel yönelimlerine, cinsiyet kimliklerine, cinsiyet ifadelerine ve cinsiyet özelliklerine dönük ayrımcılık ve şiddet tutumları ile karşı karşıya kalmamak için kamuyla temas etmekten kaçındı. Başvurularının olumsuz sonuçlanacağına ilişkin ön kabul ve güvensizlik duygusu da bu sürece eşlik etti.
- Deprem sonrasında depremden etkilenenler için kurulan kamplar ve yerleşim alanlarına LGBTİ+’lar alınmak istenmedi. Kamp ve yerleşim alanlarında ayrımcılık, hakaret ve şiddet baş gösterdi. Çeşitli dini ya da kültürel referanslara dayanan nefret söylemleriyle depremin sebebi olarak LGBTİ+’lar gösterildi. LGBTİ+’lar ayrımcılığa ve şiddete uğrama tehlikesini göz önünde bulundurarak toplu yaşam alanlarından kaçındı. Toplu yaşam alanlarında ısınmak için yakılan ateşin başına dahi gidemediler. Kimi zaman hasar almış evlerde bu sebeplerle yalnız başına kalmaya zorlandılar. Koruyucu ve önleyici tedbirlere erişemediler ve güvencesiz ortamlarda yaşamaya mecbur bırakıldılar.
- LGBTİ+’lar 6 Şubat depremlerinde yaşlılık, HIV’le yaşamak, mülteci olmak gibi temellerde de çoklu ayrımcılıklara uğradı.