Şili‘de, darbeyle yönetime gelen Augusto Pinochet döneminden kalma anayasanın değiştirilmesi için yapılan referandumdan “hayır” oyu çıktı.
Resmi sonuçlara göre “değiştirilmesin” diyenler yüzde 55.75 olurken, yeni anayasa lehine oy verenler yüzde 44.25’te kaldı.
Böylece Şili halkı ikinci kez darbe döneminden kalma anayasanın yürürlükte kalması yönünde oy kullandı.
2022’de yapılan ilk referandumda seçmenlerin yüzde 62’si Şili’yi çok uluslu bir devlet olarak tanımlayan, özerk yerli bölgeleri kuran ve çevre ile cinsiyet eşitliğine öncelik veren anayasa önerisini reddetmişti.
Ülkede 2019’da beş aydan fazla süren şiddet olaylarına neden olan hükümet karşıtı gösterilerde, protestocuların başlıca isteği anayasanın yeniden yazılmasıydı.
Pinochet döneminde yazılan anayasa, halkın bir kesimi ve siyasetçiler tarafından “diktatörlük rejiminin mirası” ve “eşitsizliğin temel kaynağı” olarak değerlendiriliyor.
Büyük ölçüde muhafazakar meclis üyeleri tarafından yazılan “yeni anayasa” ise serbest piyasa ilkelerini derinleştireceği, devlet müdahalesini azaltacağı ve bazı kadın haklarını sınırlayabileceği için eleştiriliyordu.
Başkan Boriç: Bir daha gündeme gelmeyecek
Şili Devlet Başkanı Gabriel Boric, başka öncelikleri olduğunu söyleyerek hükümetinin anayasayı değiştirmek için üçüncü bir girişimde bulunmayacağını söyledi. Boric, iki referandumdan sonra “ülke kutuplaştı, bölündü” dedi.
Muhafazakar Bağımsız Demokratik Birlik partisinin lideri Javier Macaya ise yenilgiyi kabul etti ve hükümeti konuyu bir daha gündeme getirmemeye çağırdı.
Eski Devlet Başkanı Michelle Bachelet de “Kötü bir şeyi daha kötü bir şeye tercih ederim” diye konuştu.
Referandum sonuçlarına göre, General Augusto Pinochet’nin diktatörlüğü sırasında kabul edilen ve yıllar içinde değiştirilen anayasa yürürlükte kalacak.
Yeni taslakta ne vardı?
Eşit sayıda kadın ve erkek delegelerden oluşan bir kurulla yazılan ve Şili’yi çok uluslu bir devlet olarak nitelendiren yeni metin, özerk Yerli toprakları tanıyor ve çevre, cinsiyet eşitliği gibi konulara öncelik veriyordu.
Yeni taslaktaki en tartışmalı maddelerden biri, bazılarının kürtajı tamamen yasadışı hale getirebileceği uyarısında bulunduğu mevcut anayasada küçük bir ifade değişikliği ile “yasanın doğmamışların hayatını koruduğunu” söylüyordu.
Önerilen belgede yer alan ve tartışmalara yol açan bir diğer madde ise ölümcül bir hastalığa yakalanan ve toplum için tehlike oluşturmadığı düşünülen mahkumlara ev hapsi verilebileceğini söylüyor.
Sol muhalefet üyeleri, bu düzenlemenin Pinochet’nin 1973-1990 yılları arasındaki diktatörlüğü sırasında insanlığa karşı işlenen suçlardan hüküm giyenlerin lehine sonuçlanabileceği uyarısı yapmıştı.
Ayrıca düzenleme, yeni kolluk kuvvetleri kurulmasını ve düzensiz göçmenlerin “mümkün olan en kısa sürede” sınır dışı edilmesini öngörüyordu.
Yeşil Gazete‘ye süreci değerlendiren Anayasa hukukçusu Dr. Serkan Köybaşı, ilk referandumda da “hayır” oyu çıkmasını şöyle değerlendirmişti:
“Bolivya ve Ekvator‘un ardından doğanın anayasal hak sahibi olarak tanımlanması açısından da çok önemliydi. Aynı şekilde sosyal haklar, kadın hakları ve yerli halkların hakları açısından da son derece ilerici ve yol göstericiydi.
Ancak anlaşılan Şili halkı fazla ilerici buldu ve onun yerine Pinochet anayasasını korumayı yeğledi. Elbette bunda, bu anayasadan fayda sağlamaya devam eden sağ sermaye kesiminin propagandası da etkili oldu.”