Gezi Parkı eylemlerini finanse ve organize etmek suretiyle ‘hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs’ suçlamasıyla yürütülen davada 18 Şubat 2020’de Kavala beraat etmiş ve tahliyesine karar verilmişti.
Hemen ardından İstanbul başsavcılığı Kavala hakkında 15 Temmuz 2016’daki darbe girişimine ilişkin soruşturmada gözaltı kararı bulunduğunu duyurmuştu. Tahliyesi beklenen işadamı gözaltına alınmış, ‘anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs’ suçlamasıyla yeniden tutuklanmıştı. Kavala 9 Mart’ta 2020’de de aynı soruşturma kapsamında bu kez ‘siyasal veya askeri casusluk’ suçlamasıyla tutuklanmıştı.,
Kavala, bugün (8 Mayıs 2023) itibariyle 2015 gündür hapiste.
DW’den Linda Vierecke’e konuşan insan hakları aktivisti, suçlamalarla ilgili şunları dedi: “Protestolar sırasında parka bir hoparlör ve bir plastik masa götürdüm. Biraz da kurabiye… Gezi iddianamesinde, protestoları finanse ettiğim iddiasına dayanak gösterilen kanıt, hatta tek kanıt bunlar.”
Kavala, 2020’de hakkında beraat ve tahliye kararı çıkmasının hemen ardından yeniden tutuklanmasını şöyle anlattı: “Cezaevindeki odamda eşyalarımı topladım, komşu odalarda kalanlarla vedalaştım. Binanın kapısında bekleyen jandarma aracına bindirildim. Bir an önce evimde olmayı umuyordum. Gelen avukatımdan, cumhurbaşkanının beraat kararlarını sert biçimde eleştirmiş olduğunu öğrendim. Cumhurbaşkanının tercihlerine uygun düşmeyen bir yargısal tasarrufun olamayacağını idrak ettim. Bu, elbette bir işkenceydi.”
Mahkeme kararına rağmen hala hapiste
Kavala, Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvurusunda ‘kişi hürriyeti ve güvenliğinin ihlal edilmediği’ kararı sonrası Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) de başvurmuştu.
AİHM, 2019 yılındaki kararında Kavala’nın derhal serbest bırakılmasını talep etmiş, 2022’de ise Türkiye’nin Kavala davasında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 46’ncı maddesini ihlal ettiğine hükmetmişti.
Mahkeme kararlarına rağmen serbest bırakılmayan Kavala, gelişen hukuki süreci şöyle değerlendirdi: “Bu siyasi davanın farklı aşamalarının, tutukluluğumu uzatmak için farklı suçlamalar kullanılmasının ve son olarak hakkımda verilen kararın, Türkiye’deki yargı süreçlerine yönelik manipülasyonu ve Türk ceza sisteminin kötüye kullanılmasını çok açık şekilde ortaya koyduğunu düşünüyorum.”