Yazar: Marinos Nomikos
ENGLISH (İNGİLİZCE) ΕΛΛΗΝΙΚΑ (YUNANCA)
Kaynak: DELİ KADINLARI DİNLEYİN
Görsel ve Çeviri: Penna
U16 kız milli basketbol takımının tamamen cinsiyetçi nedenlerle Avrupa Şampiyonası’ndan dışlanmasının ve ardından bu haksızlığın Federasyon tarafından (zorla) düzeltilmesinin hikayesi bize ne öğretti? Bir şey: Deli kadınları dinleyin.
Dışlanan kız çocuklarının bazı ebeveynleri olmasa, özellikle de anneleri insanları uyandırmasa, U16 ve U18 kadın milli takımları önümüzdeki on yıl boyunca Avrupa’ya gitme şansını kaçırmaya devam edecekti. Hatta belki sonsuza kadar. Çünkü sonuçta, erkek egemen (18’e bir) Kıbrıs Basketbol Federasyonu’nun sağlam argümanları vardı: İddiaya göre tüm takımlar için ödeyecek paraları yok ve erkek basketbol oyuncu sayısı kızlardan daha fazla. Bugün bile, ardından yaşanan onca şeyden sonra hala [icraatlarında] yaptıkları cinsiyetçiliği görmüyorlar.
İşte bu yüzden size deli kadınları dinleyin diyorum. İnsanları dürtenleri. Sistemin adaletsizliklerine, kusurlarına, bozukluklarına karşı haykıranları. Diğer velileri, gazetecileri (bu köşe geçen hafta konuyu öne çıkaran medya kuruluşlarından biriydi), kadın sporcuları, kurumları ve sıradan vatandaşları harekete geçirenleri. Kız çocuklarının ayaklanan deli babalarına tüm saygımla, deli kadınlara dikkat çekiyorum, çünkü kadınlar sadece seslerini daha fazla yükseltmekle kalmadılar, aynı zamanda en çok onlar hedef alındılar. Onlar – herkesin önünde değil, ama bunu bilebilecek bir konumdayım – yaşananların hiçbirinin yanlış olmadığı ve bu bariz adaletsizliğin “kaide” olduğu konusunda ikna edilebilmemiz için sorunu küçümsemek isteyenler tarafından, histerik, aşırıcı, bencil ve can sıkıcı olarak damgalandılar. Yani cinsiyetçilik kaidedir. Aynı zamanda olayın, kızları milli takıma seçilmeyen anne babalar tarafından körüklendiği ya da koçlarıyla veya Federasyon ile kişisel bir anlaşmazlık yaşadıkları iddia edildi. Ki bu tam anlamıyla, katkısız, saf saçmalıktır. 8 yaşında bir çocuğu bile ikna edemeyecek bir saçmalık.
Yani bu “deli”, “histerik”, “aşırı” kadınlar FIBA’ya [Uluslararası Basketbol Federasyonu] kadar ulaştılar. Telefon numaralarını, e-posta adreslerini buldular, aradılar, e-posta gönderdiler, rahatsız ettiler, ısrar ettiler. Çünkü Güneydoğu Akdeniz’in bu köşesinde bazı insanlar hala çeyizler ve [küçümseyici] “hadi be kadın” çağında yaşadığımızı düşünebilir, ancak uluslararası kuruluşlar gerçekten sporda cinsiyetçiliği ve cinsiyet ayrımcılığını umursuyor. Kendi çatıları altında kesinlikle bu tür olayların yaşanmasını istemiyorlar, zerre kadar istemiyorlar. KOK [Kıbrıs Basketbol Federasyonu] ancak ayının (kokain çekenin değil) azarına maruz kaldıktan [Çevirmenin notu: ‘ayının azarı Yunanca bir deyimdir, güçlü bir şekilde ayıplanma anlamına gelir] ve konu FIBA yetkililerine gittikten sonra Temsilciler Meclisi İnsan Hakları Komitesi’ne bir çözüm bulunduğunu ve U16 takımının sonunda Karadağ’a gidebileceğini bildirdi. Orada, Komite (Irene Charalambidou, Giorgos Koukoumas, Fotini Tsiridou, Rita Superman) sadece bir kız milli takımını on yıl boyunca dışladığı için Federasyonu kınamakla kalmadı, aynı zamanda onların her koşulda dayanıksız olan argümanlarını da yerle bir etti. Yaşları 11 ile 17 arasında değişen altı kız basketbolcu, orada güçlü bir duruş sergiledi ve haklarını kendi sesleriyle savundu. 11 yaşındaki Aristea, muhtemelen Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Meclis’te sesini duyuran en genç vatandaşı oldu. Bu olayı kesin olarak ortadan kaldırmak isteyen Eğitim Komitesi, milletvekilli Andreas Apostolou’nun inisiyatifiyle, herhangi bir spor dalında benzer cinsiyet ayrımcılığı vakalarının tekrar yaşanmasını önlemek için ilgili bir yasa sunuyor.
Bu nedenle deli kadınları dinleyin. Ve onlardan korkun. Özellikle de her şekilde haklı olduklarında Ve (acı) deneyimin bize öğrettiği üzere, başkalarının hayatları, hayalleri ve onurlarıyla oynayabileceklerini düşünen ve iktidarda bir makam sahibi olan herkesi, yaptıkları adaletsizliği düzeltmeye zorlamanın (ve bunun devam ettirilmesini sağlamanın) tek yolu yaygara yapmaktır. Ses çıkartmak. Ortalığı karıştırmak. Bıkıp usanmadan bağırmak. Maskeleri düşürmek.
Normal ülkelerde bir telefon açmak veya mektup yazmak genelde yeterlidir. Burada, ne yazık ki, eşek arısı kovanına tekme atmak zorundasınız.