Kobanî davasının 16. duruşma periyodunun 6. oturumu Türkiye’de Sincan Cezaevi Kampüsündeki Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü.
Bianet’te yer alan habere göre Sincan Cezaevi’nde tutulan siyasetçiler duruşma salonunda hazır bulunurken, farklı cezaevlerinde bulunan siyasetçiler Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla duruşmaya bağlandı.
Bugün görülen duruşmada konuşan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi eski Eş Başkanı Gültan Kışanak, konuşma haklarının sınırlandırıldığını söyledi.
İddia makamının hazırladığı mütalaanın daha önce hazırlanmış mütalaalardan farklı olmadığını aktaran Kışanak, birleşen dosyadan gelen tanık beyanlarının kendisine beyan edilmediğini söyledi ve “Bu hukuka aykırıdır” dedi.
Davada, Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) önceki dönem Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ile Selahattin Demirtaş, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, HDP Onursal Başkanı Ertuğrul Kürkçü ve HDP MYK üyelerinin de aralarında bulunduğu 21’i tutuklu 108 kişi yargılanıyor.
“Ben bugüne kadar ne yapmışsa savunmuş bir kadınım” Kışanak, şöyle konuştu: “Yalan kumpasçıların işidir. Ne yapmışsam vicdanımla ve ahlakımla yaptım. Siyaseten yapmam gerekenleri yaptım. İki yıldır bu davada az söz almaya ve arkadaşlarımın söz hakkını almamaya çalışıyorum ama benim tutuklanmamın gerekçesi dosyadaki tanık beyanlarından ibaret. Başka bir delil yok.
“Yeni kumpaslar üretemezsiniz”
“Bana kumpas kurdular diyorum. Bunu da dosyadaki belgelerle anlatıyorum. Siz önünüzdeki dosyaya bağlısınız. Yeni kumpaslar üretemezsiniz. Hakkımdaki tanık beyanlarının tarihleri konularla uyumsuz. İki yıl sonra bana ‘pardon bir soralım 3 ay sonra alınan tanık beyanları dosyaya eklenmiş’ diyorsunuz. Sonrasında Emniyet ‘sehven yazılmıştır’ diye kâğıt gönderiyor ve ‘düzeltebilirsiniz’ diyor.
“12 Eylül faşist darbesinin 42’nci yılı olacak. Onlar da aynı şeyleri yaptılar. ’80’lerden beridir cezaevindedir’ diye gerekçe gösteriyorsunuz. Yattım evet, darbecilere karşı direnerek yattım. İki yıl Diyarbakır Cezaevi’nde insanlık dışı uygulamalara karşı direndim. İki kere yattım, ikisi de bu devletin inkârcı faşist politikalarının sonucudur. İkisi de yüz karasıdır.
“12 Eylül’de az da olsa hukuka saygı vardı”
“Halepçe’de katliam olmuş, ben de üniversitede katliamı protesto eden bir üniversite öğrencisi olarak tutuklandım. Darbecilerin mirasına mı, Esat Oktay’ın mirasına mı sahip çıkıyorsunuz? Diyarbakır Cezaevi’ndeki insanlık dışı uygulamalara mı sahip çıkıyorsunuz? Neden tanık Ulaş’a ‘1980’den beri cezaevindedir’ ifadesini söyletiyorsunuz? Açık açık söyleyin ki ‘bu ülkede adalet, demokrasi yoktur.’ Bunu söyleseniz eyvallah.
“12 Eylül’de askeri yargıçlarda az da olsa hukuka saygı görüyordum ama sizde görmüyorum. Türkiye’de devlet geleneği çöktü. O günlerde bu geleneğe biraz da olsa saygı vardı. Kendilerine saygıları vardı. Diyarbakır mitinginde konuşma yaparken ‘Diyarbakır cezaevinde neler yaşandı. Ah dili olsa da konuşsa’ diye propaganda yapan adam şu an sarayda oturuyor ve orada yatmış bir kadını cezaevinde tutuyor.
“Anayasa askıya alınmış”
“Türkiye’de anayasa askıya alınmış. Bir darbe hukuku hüküm sürüyor. Biz 2016’da alındığımızda ‘bu sivil bir darbedir’ dedik. Öğretmenler bile bir açıklama yapamıyor. Sizin bu iddianameniz suç belgesidir. Bu mahkemenin siyasal partileri yargılama hakkı yoktur. Buradaki savcın ‘HDP, BDP suç örgütüne bağlıdır’ deme hakkı yok. Neredeyse bu Anayasa’ya biz sahip çıkacağız. Gerçekten ayıp.
“Kürtler binlerce yıldır bu topraklarda var. Var olmaya devam edecekler. Yapmamız gereken ortak yaşamı kurmaktır. Darbecilerin amacı ise bize zorla bölücülüğü dayatmaktır. Biz bölünmeyeceğiz de yok da olmayacağız. Savaşın bu kadar büyümesinde Diyarbakır Cezaevi’nde yapılanların etkisi olduğunu AKP’liler de CHP’liler de biliyor.
“Kürtler parti kurar suç”
“Yöntem şuydu: ‘Kürtler isyan eder, devlet bastırır.’ İsyan ve bastırma dışında bir çözüm yok mu? İktidarlarını birbirimizle kavga edersek sürdürülebiliyorlar. Hırsızlıkların üstü beka sorunuyla kapatılıyor. Aklı başında olan varsa birilerinin saltanat sürmesi için bu imha ve isyan pratiği dışında bir yol denemek isteyen herkese saygı gösterir.
“Kürtler ne yapsın? Kürtler sendika kurar suç, Kürt kadınları dernek kurar suç, parti kurar suç. Galiba tek çaremiz uzaya gitmek. Kürt gençlerine sesleniyorum. Uzay çalışmalarına yoğunlaşsın.”
Bunun üzerine araya giren HDP eski Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, gülümseyerek “Gitmeyin. Beraber yaşamı kuracağız” dedi.
“Demokratik işleyiş yok”
Ardından konuşan Figen Yüksekdağ, “Yargı mekanizması uyuşturucudan ya da faili meçhul cinayetten yargılanması gerekenlerin ipini salıp serbest bırakıyor” dedi ve ekledi: “Bizim karşımızda mahkeme yok. Bir siyasi metin ve komite var. Soylu’nun ‘Cumhuriyet tarihinin en büyük operasyonu’ diye tanıttığı operasyonda iki yıl önce tutuklanan bir kadın yakın zamanda bizim cezaevinden tahliye oldu. O sırada siz, bizi daha hangi gerekçelerle burada tutabileceğinizi düşünüyordunuz.
“Dengeler, ayarlar bozulmuş”
“Cumhuriyet tarihinin en büyük rezilliğini Türkiye halkları her gün yaşayarak görüyor. Siyasi iktidar bütün pis işlerini yargı üzerinden hallediyor. ‘Benim adıma sen izahat vereceksin’ diyor. Yargı kurumundaki birtakım elemanlar da ‘biz demek ki çok kıymetliyiz’ diye düşünüyor. Böyle düşünen savcılardan biri de yaptığı bir operasyondan sonra sevgilisine ‘bunlar senin için aşkım’ diye mesaj atıyor. Dengeler, ayarlar bozulmuş. Demokratik işleyiş yok.
“Çete odakları mahkemede”
“Yargıda oluşmuş çete odaklarından biri de bu mahkemedeydi, Bahtiyar Çolak. Gerçek ve bağımsız bir yargının olduğu bir ülkede yaşasak bunların her biri araştırılacak ve ortaya çıkacaktır. Sayfa sayfa mütalaalar hazırlanıyor, hepsini toplayıp bir araya getiriyorsunuz ama hepsini toplasan hakikatin bir tek çekirdeği etmiyor. Hakikat çok güçlü bir silahtır.”