Averof Neofitu’nun Emba’daki [Çevirmenin notu: Baf bölgesinde bir köy] ırkçı çıkışıyla ilgili ilginç olan şey -aradan bir hafta geçtikten sonra- içeriğinin iğrençliği değildir. Şaşırtıcı olan, şatafatlı sunumunun tam aksine bunun gizli tutulmaya çalışılmış olmasıdır. Ve bu büyük ölçüde medyanın ve muhalif partilerin yardımıyla başarılı oldu. DİSİ’nin söz konusu toplantıya ilişkin açıklamasında, başkanının ve Cumhuriyetin cumhurbaşkanlığı adayının ağzından çıkan iğrenç içeriğe hiçbir şekilde atıfta bulunmaması ilginç değil mi? Yani, eğer ilgili video sızdırılmamış olsaydı, neler söylendiğini öğrenme şansımız olmayacak mıydı? Ama bir şekilde sızdırıldı. Hal böyleyken, eğer DİSİ’nin davranışı ilginçse, AKEL’in sessizliğine ne demeli? Benzer olaylar karşısında en az 10 gün top tüfek saldıran solun partisi, bu sefer hiçbir şey görüp duymadı mı? Merak ediyorum, neden acaba? Yaz miskinliği olabilir mi? Ya da seçimlere endeksli siyasi çıkarlar? ‘El eli yıkar iki el de yüzü yıkar?’ Yoksa hedefe giden her yol mübah mıdır? Yeni bir ahlaki kural olabilir mi? Ya medyaya ne demeli? Söylediği diğer tüm hoşgörüsüz şeylerin ötesinde, iktidar partisinin, ‘büyük Avrupa siyasi grubunun’ başkanının birkaç hafta içerisinde tüm Yeşil Hat boyunca tel örgü çekeceği sözünü vermesi ve medyanın bu konuya en küçük bir değinmede dahi bulunmaması normal midir? Bunlar gizemli şeyler…
Kaynak: LEKE
Görsel: Penna
Mevzunun özü
Emba’da Averof Neofitu, makalelerimizde de birçok kez değindiğimiz ‘göçmen sorununa’ değinmedi. Averof Neofitu, Emba’da, EL@M ve diğerlerinin ortaya attığı – dehşet verici – argümanları ön plana çıkararak, bu havuzdan birkaç oy alma umuduyla aşırı sağcı bir yabancı düşmanlığı ve hoşgörüsüzlük resitali verdi.
Ve bunu ilk kez de yapmıyor – bu konuda oldukça yetenekli. Niyazi Kızılyürek hakkında Avrupa seçimlerinde yapmış olduğu pespaye açıklamalardan sonra, kendisi belki de ilk kez bu kadar iğrenç bir seviyeye indi. Kullanılan üslup, laf sokuşturmaları ve imalı konuşmaları o kadar ileriye gitti ki, kullandığı argümanlarda (daha da fazla) soru işaretleri oluşmasına neden oldu.
Averof Neofitu, Emba’da ‘göçmen sorununa’ değinmedi. Bencil hedef ve hırslarını yerine getirmek için, ilkeleri, sınırları ve de ahlakı olmadığını en iyi niyetli olanlara bile ‘kanıtlamaya’ ya da ‘ikna’ etmeye çalıştı. Ve tam da bu nedenden dolayı, yani bu işleri bencil hedefleri ve hırsları için yaptığından – her zamanki bildik gevezeliklerle serpiştirilmiş– çıkışları ve söylemleri bu kadar iğrenç bir hal aldı.
Üç gözlem daha
Birincisi: Averof Neofitu’ya dışarıda pek saygı duyulmuyor – bunu zaten biliyor olması gerekirdi. Belki bazı kritik durumlarda, tabii ki Kıbrıs’ta, diğerlerinden daha zeki ya da gerçekçi olduğunu kanıtladı, ki bu sadece gerçekliğimizin ne kadar iç karartıcı olduğunu gösteriyor, ama dışarıda, Avrupa arenasında, işler korkunç görünüyor… Ben, son 10 yıldır hükümetinin bırakın çözmeyi, daha da kötü bir duruma getirdiği (!) ve gelmesine izin verdiği (neden acaba?) problemi çözmek için kullanacağını söylediği “uluslararası bağlantılardan” bahsediyorum. 10 Başkan Yardımcılığı pozisyonu için yapılan 2019 seçimlerinde görüldüğü gibi Averof Neofitu, Avrupa Halk Partisi’nde [Çevirmenin notu: DİSİ’nin ait olduğu Avrupa siyasi grubu] bile takdir edilmiyor. Oylamanın ardından DISY tarafından yapılan açıklamada “Onurlu sonuca rağmen” denildi (başka bir yorum yapılmadan!). Hatırladınız mı? Açıklamanın atıfta bulunduğu “onurlu sonuç” neydi? 10 pozisyon, 12 aday, Averof elenen iki kişi arasındaydı! Ve diğer elenenden 10 oy daha az almıştı. Yani sonuncu gelmişti! “Onurlu” bir şekilde tabii ki!
İkincisi: Averof Neofitu’nun sorunu iki yönlüdür: Bir taraftan vatansever görünme çabası ikna edici değildir. Yakın geçmişte ‘vatansever parti’ manevraları faydalı olmuş olsa da bugün söyledikleri, ‘geleneksel vatansever sağ’ olarak tanımlayabileceğimiz – partinin kemik kitlesine saçma geliyor. Öte yandan, eksantrikliği, popülizmi ve demagojisi, aşırılıkları ve tutarsızlıkları ile liberal, Avrupalı, ılımlı her sesi yabancılaştırıyor.
Üçüncüsü: Sarf ettiği sözlerin ve ırkçı laflarının gerisinde, kabalıklarının arkasında, ki daha önce başkalarından da duymuştuk (ancak iktidardaki ‘büyük Avrupa liberal grubunun başkanın ağzından duyduğumuzda daha da bir başka oluyor). Schengen bölgesi konusu sinsice bekliyor. 36% işgal altındaki bölgelerle kalıcı bir sınırı ‘güvence’ altına aldığımızda, uzun zamandır doyumsuz açlıklarıyla ‘altın pasaportların’ yerini alacak ‘altın vizelerin’ rüyasını görenlerin flört ettiği bir konu. Ve Averof Neophytou ‘sentezleme’ yeteneğiyle tanındığı için, kirli suya dalarak bir taşla iki kuş vurabileceğini mi düşünüyor dersiniz?