Son IPCC raporunun da gösterdiği üzere, Paris İklim Anlaşması‘nda üzerinde uzlaşılan 1.5C küresel ısınma, artık neredeyse kaçınılmaz gibi ve 2035 civarında bir tarihte bu sıcaklığa ulaşılacak. Önümüzdeki 30 yıl içinde net sıfır emisyona ulaşılsa bile, 2070’e kadar en azından bu ısınma seviyesinde kalacağımızı öne süren son iklim projeksiyonlarından bu sonuç çıkıyor.
Guardian‘a konuşan Almanya’daki Max Planck Meteoroloji Enstitüsü’nden Jochem Marotzke, “Küresel ısınmanın 1,5 derecenin altında kalması opsiyonu, şu anda makul görünmüyor” diyor.
Weather dergisinde yayınlanan ve bir önceki Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) raporundaki verilere dayanan hesaplamalar, 1850-1900 dönemi için gelecekteki küresel ısınmayı ortalama sıcaklığa göre gösteriyor. Buna göre, yıllık ortalama küresel sıcaklık (2001-20), temel referans noktasının 0,99C üzerinde. Projeksiyonlar, takip ettiğimiz emisyon senaryosuna bağlı olarak dünyanın 2090 yılına kadar 1,4C ile 4,4C arasında daha sıcak olabileceğini gösteriyor.
Emisyonlar mevcut yüksek seviyelerinde kaldığı takdirde, yüzyılın ortasına kadar sanayi öncesi seviyelerin 2C üzerine çıkmayı bekleyebiliriz. Ancak hızlı bir azaltım ve yaklaşık 2070 yılına kadar net sıfıra ulaşılması halinde, 2C ısınmadan kaçınmak söz konusu olabilir. Bu çok düşük emisyon senaryosunda karbondioksit emisyonlarının 30 yıl içinde sıfıra düşmesi ve iklim sisteminin dünyanın lehine çalışması sağlanabilir.
Ancak son yıllarda artan sera gazı emisyonları, bunları olabildiğince hızlı kesecek olsak bile, 2010 ile 2045 arasında en az 0,5 C ısınmayı göreceğimizi gösteriyor.
Karbondioksit emisyonunu durdurmak yetmez
Marotzke, “Karbondioksite duyarlılık ve tarihi emisyonlardan kaynaklanan ısınma, belirsizlik aralığının en alt ucunda olmalıdır” diye konuşuyor.
Bununla birlikte karbondioksit emisyonlarını durdurmak küresel sıcaklıkları stabilize etmeyi sağlayacak olsa da küresel sıcaklıkta bir düşüş sağlamak isteniyorsa tüm sera gazı emisyonlarını durdurmak gerekecek. Met Office Hadley Center’dan ortak yazar Chris Jones, “Tarımdan kaynaklanan metan gibi bazı emisyonları azaltmak çok daha zordur” değerlendirmesini yapıyor.
Küresel ısınmanın etkisi şimdiden daha yoğun ve sık görülen aşırı hava olayları şeklinde hissediliyor. Daha fazla ısınmanın ve dolayısıyla daha yoğun ve sık görülen aşırı hava olaylarının yolda olduğunu kabul etmek, hafifletme önlemlerini her zamankinden daha önemli hale getiriyor. Marotzke, “Yoksulluk nedeniyle kendilerini koruyamayan topluluklar için aşırı hava koşullarından kaynaklanan risk önemli ölçüde artıyor” diyor. Bu, okyanusun küresel ısınmaya gecikmeli tepkisi nedeniyle yüzyıllar boyunca yükselen deniz seviyelerinin etkisiyle uğraşmak zorunda kalacak olan alçaktaki ülkeler için özellikle doğru.
Almanya gibi bazı bölgelerse halihazırda 1,5C’den fazla uzun süreli ısınma yaşadığı için önümüzdeki yıllarda, herhangi bir yılın 1,5C sınırını geçme olasılığı giderek daha olası hale gelecek.
Met Office’ten Doug Smith, “En son tahminler , önümüzdeki beş yıl içinde geçici olarak 1.5C’yi aşma olasılığının yüzde 40 olduğunu gösteriyor” derken, Jones hükümetlerin aktif olarak takip etmesi halinde Paris Anlaşması’nın hedeflerine ulaşacak yolların kesinlikle olduğuna vurgu yapıyor ve 1.5 ve 2C’lik ısınmanın dünyanın sona erdiği eşikler olmadığını hatırlatıyor:
“Örneğin, 2C’yi kaçırsak bile, o zaman 2.5C’ye ulaşmak hala uygulanabilir bir hedef olur ve bu 3C veya 4C’den çok daha iyidir. Etkilerin şiddeti ısınma seviyesiyle birlikte artıyor, ancak ‘güvenli’ ve ‘tehlikeli’ arasında gerçek bir eşik yok, sadece kademeli bir kötüleşme var. Gelecek hala bizim elimizde ve hala en kötüsünü önleyebiliriz.”