Yeni Çağ Gazetesi yazarlarından Yavuz Selim Demirağ, “KKTC ve Falyalı” başlıklı bugünkü yazısında Falyalı hakkında birçok iddiaya yer verdi. Demirağ, Falyalı’nın son mahkemesinde ifade değiştiren kişiyi 80 bin dolar verdiği bir gardiyanın ikna ettiğini yazdı. Demirağ, hesaplaşmanın önümüzdeki günlerde devam edeceğini de söyledi. Yazı şöyle:
KKTC’de lağım patlayınca “Bizim mahalle medya”nın tekmili birden “Halil Falyalı uzmanı” kesiliverdi. Falyalı’nın adada “Alikıran-başkesen” tavırlarını bu sütunlardan iki yıldır yazıyor, katıldığım televizyon programlarında konuşuyorum. Kaynak gösterme alışkanlığı olmayanları anlıyorum da Falyalı’yı Sedat Peker’in videolarında keşfedenlerin “Çook özel yorumları”nı okuyup, dinleyince gülüyorum. Neredeyse aynı cümleler. Kimileri de kulağının üzerine yatıyor. Olayı görmezden geliyorlar. Ne de olsa Falyalı’nın otellerinde, kumarhanelerinde beleş tatil yaptılar, pahalı hediyeler aldılar. Dahası Falyalı arşivinde fotoğraf ve görüntülerinin çıkma ihtimaline karşı uykusuz geceler geçiriyorlar.
Uyuşturucu, kumar, tehdit, yaralama, cinayet gibi iddiaların odağındaki Falyalı’nın Girne sahilinde Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ait sahil arazisini işgalini yazıp: “Kimse yok mu?” diye seslenmiştim. Falyalı 3 ay önce tutuklanınca işgal alanındaki tesisler yıkılmıştı. Falyalı’nın KKTC’deki “Çökme operasyonları”ndan örnekler verirken, otel ruhsatının yasa dışı bir başkasına devredilişini ifade etmiştim. Yüksek mahkemece bu hukuksuz karar iptal edilince, Turizm Bakanlığı’ndaki bazı bürokratlardan 800 bin paund rüşveti geri isteyişini de duyurdum. Falyalı siyasette de ağırlığını koymuştu. Başbakan ve UBP Genel Başkanı’nın görüntülerini sızdırıp istifasını sağlayanlar arasındaydı. Yaklaşık bir ay önce KKTC’de gerçekleşen seçimlerden sonra pervasızca: “Seçim masraflarını ben ödedim. Hükümetin kurulmasını, bakanları da belirleme hakkım vardır” sözlerini ekranlara yansıttığımda başta yandaşlar olmak üzere, Falyalı ile iltisaklı olanlar duymamazlıktan, görmemezlikten gelmişti. Tutuklandığında uzun süre hastanede kalışını da açığa çıkarmıştık. Hapishanede 80 bin dolar rüşvet verdiği gardiyanın kendisi hakkında şikayetçi olan şahsı ikna edişini, “O bir şey yapmadı. Ben iftira attım” diye ifade verip, Falyalı’nın tahliyesini sağlarken kendisinin tutuklandığını da ortaya çıkardık. KKTC’de medya işine de el atmıştı Falyalı… Bazı gazete ve televizyonları reklam parası adıyla susturmuştu. Özgür olanlar, meslek namusuna sahip çıkanlara baskıları da dile getirdik. O gazetelerin Falyalı ile ilgili haberlerini Türkiye’de yansıttık. Çeşitli ağır suçlardan tutuklanmasını isteyen mahkeme heyetine, “Siz beni tutuklayamazsınız. Benim nakit 400 milyon dolar servetim var. Bana gücünüz yetmez” diye meydan okuyuşunu da yazdık, konuştuk. Arşiv affetmez. Falyalı’nın tahliye oluşundan hemen sonra günlerce suikast korkusundan evinin bahçesine bile çıkmayışını. Daha sonra en az 10-15 araç ve 40-50 kişilik koruma ordusu ile kısa süreli çıkışlarını da belirttik.
KKTC’deki bu mafyalık olayları yazıp, konuştuğumuz için çok sayıda tehdit aldık. Yemedi… Bazı eski ve yeni siyasiler devreye girerek, “Bunlar doğru değil. Çok iyi insandır. Milliyetçidir. Sizinle tanışmak istiyor. Birlikte gidelim. Misafir olalım. Tanıyınca seveceksiniz” ricalarının sahiplerinin bilmem utançlarından yüzleri kızarıyor mudur? KKTC’deki siyasilerin önemli bölümü Falyalı ile dostluk kurdu. Nitekim cenazesinde ilginç profiller görüldü.
Sözü uzatmanın anlamı yok. Korumalıktan patronluğa ulaşan süreç ile ilgili iki idealist müfettiş, MASAK uzmanı inceleme yapsa, dudak uçuklatan servetin kaynaklarına ulaşır. İlişkide olduğu kişi ve kuruluşlar ortaya çıkar. KKTC’de bu suikast ilk olmadığı gibi son değil. Önümüzdeki günlerde hesaplaşma devam edecektir…