Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği’nin açtığı kovuşturma dün gündeme bomba gibi düştü…
Toplumsal alışkanlığımız olarak araştırılmadan, işin aslı nedir bilinmeden hemen lehte ve aleyhte tepkiler geldi…
Bunda maalesef basınımızın da etkisi oldu.. Atılan bazı manşetlerde konu mahkemeye taşındı gibi lanse edildi…
Ve kimisi ayakta alkışlarken, kimisi bunu demokrasiye ve düşünce özgürlüğüne aykırı bir durum olarak görüp tepki verdi..
Hatta ‘hazır halk işin aslını astarını bilmiyorken bunu kullanayım’ diyerek bunu kullanmaya çalışanlar oldu…
Ve hatta hastalığın yalan, tedbirlerin saçma olduğuna dair görüşlerin ateşli savunucuları tarafından koz olarak kullanılarak ve hatta konu daha da çarpıtılarak bundan nemalanma girişimleri oldu..
Öncelikle herhangi bir mahkeme süreci başlatılmadı, en azından henüz başlatılmadı!..
Başlatılan; Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği’nin kendi yasası çerçevesinde ve o yasanın kendine verdiği görev ve yetkilerle Birliğin kendi içerisinde ve kendi yetkili organları tarafından bir disiplin kovuşturması açmasıdır..
Ve başlatılan süreç; PCR testleri için mahkemede açılan davayla ilgili değildir!…
‘Hastalık ve/veya pandemi yalandır, test- tedavi- aşı gibi şeyler olmamalıdır, maskeye ve mesafeye gerek yoktur, vs.’ diye algılanabilecek açıklamalar yapıp toplumun aklını karıştırarak toplumu tedbirlerden uzaklaştırdığı ve bu yolla toplum sağlığını riske attığı düşünülen meslek mensupları hakkında yürütülen bir süreçtir…
Bir meslek örgütünün mesleğe aykırı davranışları olduğuna dair emareler olduğu ve yasayı ihlal ettiği düşünülen meslek mensupları hakkında yürüttüğü normal ve yasal bir süreç yani!
Peki bu süreç nasıl işleyecek?
Öncelikle ilgili kişi veya kişilerden yazılı savunmaları istenecek, gelen savunmalar meslek örgütünün ilgili ve yetkili kurulu tarafından değerlendirilecek ve karara bağlanacak..
Yani diğer yasal kurum ve kuruluşlarda da olan disiplin soruşturmasının benzeri olacak!
Ya kişinin suçsuzluğuna kanaat getirilip herhangi bir cezai yaptırım uygulanmayacak.. Ya da diğer yasal kurum ve kuruluşlardaki gibi uyarma, kınama, geçici veya sürekli meslekten uzaklaştırma gibi kararlardan biri üretilecek…
Yani haklarında süreç başlatılan kişi veya kişiler bilimsel dayanaklarla kendilerini savunup aklayabilirler ve herhangi bir disiplin cezası almayabilirler..
Veya eğer savunmaları ve savunmalarına ek olarak sundukları dayanaklar ilgili/yetkili kurul tarafından geçerli ve yeterli görülmezse disiplin cezalarından biri uygulanabilir…
Ve disiplin cezası yönünde bir karar üretilmesi durumunda kişilerin buna itiraz etmeleri ve bunu yargıya taşıma hakları vardır..
Hâl böyleyken; bu süreci demokrasiye ve düşünce özgürlüğüne müdahale olarak görmek ve öyle lanse etmek çok ama çok yanlıştır!..
Bırakın meslek örgütü içindeki süreç sağlıklı bir şekilde devam etsin!..
İlgili kişi veya kişiler eğer gerçekten yasayı ihlal etmişlerse suçun önüne geçilsin; eğer suçlu değillerse de kendilerini savunup aklanma hakkını kullansınlar!..
Yani bırakın yasalar neyi gerektiriyorsa öyle olsun… Hukuk devleti olmak neyi gerektiriyorsa o olsun!..