Medyada kullanılan dil ve görseller hem çocuklara hem de cinsel istismara dair algımızı etkiler. Hatalı, yanlış ve çocuğun üstün yararını gözetmeyen habercilik anlayışının yol açtığı zarar, temelde tüm çocukları ve toplumu ilgilendirir. Bu nedenle medya dili ve yaklaşımının hem cinsel istismarın önlenmesinde hem de istismar sonrası destek sürecinde önemli bir rolü vardır.
Çocuklar söz konusu olduğunda; çocukları zayıf, çaresiz, kendi fikirlerini ve ihtiyaçlarını söyleyebilecek yeterlilikte olmayan varlıklar olarak temsil eden medya dili ve anlayışı, çocuğun birey olarak görülmesinin önünde engel oluşturarak hak ihlallerine zemin hazırlar. Bu yaklaşımla yapılan haberler toplumda bu klişelerin yayılmasına, kabul görmesine sebep olur. Bu durum çoğu zaman yapılan hak ihlallerini görünmez kılar, algımızı bu yönde şekillendirir. Hak odaklı habercilik anlayışında çocuk, hak sahibi bir birey olarak değerlendirilir; haber dili ve içeriği bu yaklaşım üzerine kuruludur.
Kavramlar neden önemlidir?
Kavramlar bir şiddet türünü tanımlayabilmemiz için önemlidir. Kullandığımız bazı kavramlar toplum olarak içselleştirdiğimiz yanlış inanışları yeniden üretebilir. Kullanılan kavramların şiddetin failleri, şiddetten hayatta kalan kişiler ve şiddetin tanıkları üzerinde nasıl bir etki oluşturabileceğini sorgulamak önemlidir. Bu, çocuklarla ilgili haberler için de geçerlidir. Şiddeti yeniden üreten, maruz bırakan ya da bırakılana dair genellemeler sunan, yargılayıcı ve mağdur suçlayıcı yaklaşım içeren kavram ve ifadeler insanlar üzerinde onları hedef gösteren, travmalarını tetikleyen, çaresizlik uyandıran vb. olumsuz duygular yaratabilir, dahası hak ihlali içerebilir.
Haberlerde yapılan yanlışlar ve çözüm önerileri
Haberlerde çocuk haklarının ihlaline yol açan yanlışların başında çocuğun korunması ilkesinin ihlali gelebilir. Bir cinsel istismar haberi verilirken, çocuğun temsili ya da gerçek fotoğrafların kullanılması yanlıştır ve çocuğa yönelik istismarın bir başka türüdür.
Köşeye sıkışmış, tek başına, ağlayan, eliyle göremediğimiz bir faile dur işareti yapan, karanlıklarda kalmış, gizlenmek zorundaymış gibi blurlanmış ve efekt verilmiş fotoğraflar istismara maruz bırakılan kişilere yönelik güçsüzleştirici bir algı yaratmasının yanı sıra istismardan hayatta kalanlar için tetikleyici olabilir.
“Güçsüzlük”, “çaresizlik” ve “çıkışsızlık” mesajı içeren ve çocukları nesneleştiren fotoğrafların kullanımı cinsel istismarla mücadeleye zarar verir. Bu fotoğraflar gerçeği yansıtmaz, cinsel istismar sonrasında şifa bulmak mümkündür. İstismarın “kader” olduğu, “engellenemeyeceği” ya da “çocuğun hayatının mahvolduğu” algısını oluşturacak bir dil kullanmak yerine; destek mekanizmalarının varlığına, başvuru yapılacak ya da yardım alınabilecek yerlere işaret edilebilir.
Yoksulluğu çağrıştıracak şekilde üstü başı yırtık kıyafetler içinde, yalnızca belirli bir yaş grubu ve cinsiyete sahip -genellikle kız- çocukların kullanıldığı fotoğraflar / görseller genellemeler yaratarak cinsel istismardan sadece belirli bir grubun etkilendiği ya da cinsel istismarın sadece belirli bir grubu etkilediği algısını oluşturur. Medya; 18 yaşından küçük her bireyin çocuk olduğunun farkındalığıyla, karşılaştırmaksızın yaşı 3 de olsa 15 de olsa her çocuğun özel ve değerli olduğu mesajını vererek içerik oluşturmalıdır.
“Sapık, canavar, pedofil, cani” gibi faili uçlaştıran kavramlar kullanmak, cinsel istismarla ilgili yanlış inanışları besler ve istismarın artmasına sebep olur. Cinsel istismar failinin her yaştan, her sosyo-ekonomik düzeyden, her politik görüşten, her cinsiyetten, her ülkeden olabileceği mesajı içerilmelidir. Failin meslek grubunu, doğduğu ülkeyi, mültecilik durumunu, yaşadığı mahalleyi kullanarak etiketleme ve genellemeler yaratılmamalıdır.
Haber içeriği yalnızca failin cezalandırılması ile sınırlı kalmamalı; maruz bırakılanın desteklenmesinden ve haklarından da bahsedilmelidir. Hayatta kalanların mağdur suçlayıcılık, damgalama, zorla evlendirme, genelleme ve utandırılmayla mücadele ettikleri; bu yüzden destek isteme, adalet arama, eğitimini sürdürme gibi haklarını kullanamadıklarını göz ardı edilmemelidir.
Çocukların eşitsizlikler nedeniyle uğradıkları adaletsizlikleri kaleme alırken medeni kanun ve uluslararası sözleşmelerle korunan çocuk hakları sürekli olarak dile getirilmelidir. Çocuk hakları için mücadele veren aktivistlerin eylemlerden görüntüleri de şiddete maruz bırakılan tüm çocuklar için sessizliği kırmaya daveti arttırır, kişileri eyleme çağırır ve “mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz” mesajını güçlendirir.
Mesaj verirken seçilen sloganlar önemlidir; asıl mesaj tüm toplumu çocukların seslerine ve haklarına kulak vermeye çağırmak olmalıdır. “Çocuk susar sen susma” gibi çocukları pasifleştiren ve sessizleştiren sloganlar yerine “Çocuk anlatır sen dinle, istismarı önle!” gibi güçlendirici sloganlar kullanılabilir.
Haber içeriklerinde, haberin çerçevesini çizerken “sorumluluk çocuğun değil yetişkinindir” vurgusu yapılmalı, devletin sorumlulukları hatırlatılmalı ve sorumlular istismarı önlemede aksiyon almaya çağrılmalıdır.
Çocukların kendi medya araçlarına sahip olmadıkları ya da sınırlı sahip oldukları bir toplumda medyanın çocukların haklarının yetişkinlere hatırlatmada bir araç olması/araç halini alması önemli ve gereklidir.
Çocukların medyada birey olarak temsil edilmesi, haklarına odaklanılması medya çalışanlarının sorumluluğundadır. Çocuklar sadece olumsuz örneklerle temsil edilmemeli, olumlu örneklerde çocukların birey olduğu vurgusu yaygınlaştırılmalıdır. Unutulmamalıdır ki; medyanın çocuğu odağına alan hak temelli haberleri tüm çocukların haklarını koruma ve bireyselleşmeleri yolunda toplumun dönüşmesini sağlayacaktır.