Doğu Akdeniz Üniversitesi Akademik Personel Sendikası (DAÜ-SEN), toplumsal muhalefetin sesi yükseldikçe hükümetin attığı adımlarla; halka kulak vermek yerine hukuk tanımaz baskıcı tutumunu artarak sürdüreceği uyarısında bulundu.
DAÜ-SEN’den yapılan yazılı açıklamada “Balık kokarsa tuzlarsın, tuz kokarsa ne yaparsın diye sormuş insanlar yıllar önce. Tuz koktu, halkımız için bu kokuşmuş düzen içinde nefes almak iyice zorlaşsa da önümüze ne kadar engel çıkarsalar da biz doğru olanı yapmak zorundayız. Demokratik kurumlara ve özgürlüklere savaş açan teslimiyetçi güçlere karşı direnmek için örgütlenmenin tam zamanı” denildi.
Açıklama şöyle:
MESELE SENDİKALAR DEĞİL TUZUN KOKTUĞU SİSTEMİ KORUMAKTIR!
Toplumsal muhalefetin sesi yükseldikçe hükümet attığı adımlarla halka kulak vermek yerine artık herkes tarafından bilinen hukuk tanımaz baskıcı tutumunu artarak sürdüreceğini göstermiştir. İlk bakışta alınan kararların sendikalara karşı olduğu zannedilse de aslında yapılmak istenen sistemin savunucuları için dikensiz gül bahçesi yaratmaktır.
- Bizler insan odaklı sistem dedikçe onlar çürümüş sistemi korumak için adım atıyorlar.
- Bizler özel sektörde sömürüye son dedikçe, onlar yasaları çiğneyerek grev kırıcılığı yapıyorlar şirket sahiplerine söz verdikleri için sendikalı işçileri işten atıyorlar.
- Bizler kamusal, herkes için parasız, kaliteli eğitim dedikçe onlar velilerden bağış adı altında haraç topluyorlar, özel okulları teşvik ediyorlar. Bizler insan dedikçe onlar para diyorlar.
- Bizler çevre dedikçe onlar halkın sahillerini, dağlarını talan ediyorlar, peşkeş çekiyorlar;
- Bizler barış dedikçe onlar çatışma diyorlar, kin diyorlar.
Gelinen noktada artık hamasi nutuklarla çürümenin ötesine geçmiş sistemin yürümeyeceğini, bizlerin hala doğruları söylemeye devam edeceğimizi gördükçe de yasaları değiştirerek sesimizi kısmaya çalışıyorlar; sanki işe yarayacakmış gibi.
Balık kokarsa tuzlarsın, tuz kokarsa ne yaparsın diye sormuş insanlar yıllar önce. Tuz koktu, halkımız için bu kokuşmuş düzen içinde nefes almak iyice zorlaşsa da önümüze ne kadar engel çıkarsalar da biz doğru olanı yapmak zorundayız. Sivil toplum örgütleri, sendikalar, demokratik güçler olarak farklılıklarımız olduğu doğrudur. Ama biz bu farklılıklar üzerine yoğunlaşırken, “ben haklıyım, sen haksız” oyununu oynarken etrafımızdaki kuşatma devam ediyor; emekçiler sömürülüyor, barışa olan inanç zayıflatılmaya çalışılıyor, ülkemiz talan ediliyor, insanlar umutsuzluğa itiliyor, “böyle gelmiş böyle gider” söylemi güçleniyor.
Evet, farklılıklarımız var ancak tahmin edeceğimizden çok daha fazla ortak değerlerimiz, ilkelerimiz, hayallerimiz ve hepsinden önemlisi insanca bir yaşam kurmak için mücadele hırsımız, cesaretimiz var. Birlikte mücadele edersek “yok mu bunun başka bir yolu?” sorusuna verecek güçlü bir cevabımız olabilir. Daha fazla geç olmadan, “…beni savunacak kimse kalmamıştı” noktasına gelmeden, demokratik kurumlarımıza ve özgürlüklerimize savaş açan teslimiyetçi güçlere karşı direnmek için örgütlenmenin tam zamanıdır.
Yarın değil; bugün!!! Sonra değil; hemen şimdi!!!
