Aslında geçişlerle ilgili argümanlara iyi bakın, hem de çok iyi, üstü örtük, utangaç, bilinçsizce, sinsice, farkında olmadan, bir sürü neden olabilir ama çok ciddi sayıda insan “kktc” savunur duruma geldi, üzücü! Konu şu, bir büyük anakarada yaşarsınız, yeraltı ve yerüstü kaynaklarınız size yeter ve dersiniz ki, biz her şeyi kapattık, kendi kendimize yeteriz bir süre böyle yaşayacağız, ama burası böyle mi?
Küçücük bir ada, iki taraf da birbirine ihtiyaç duyuyor, bir sürü neden ile geçişlere ihtiyaç var, turizm için uzun bir süredir turistlerin Larnaka ve Baf’ı kullandığını fark etmiyorsunuz? Önemli sayıda öğrenci oyanda okur, önemli sayıda insan oyanda çalışır, önemli sayıda insan oyandan sağlık hizmeti alır, çünkü oyanası başka bir coğrafya değil, biraz daha gelişmiş ayni coğrafyanın bölgesi, bu nedenle bunca insan oyanı ile ilişkisi var! Oyanısına “yabancı” yer derseniz, aslında adayı bölmenin bilinçlere yerleşmesini sağlarsınız! Adanın bölünemez olmasının doğal sonucudur bunlar, zorunluluktan insan oyanda çalışmıyor, doğal bir olaydır, gurbete gitmiyorlar, yan köye geçmektedirler, kendi coğrafyasındadırlar, hakları da cebindeki Kıbrıs Cumhuriyeti kimliğinden gelmekte, yurttaştır, ayni yurdun içinde hareket ediyor…
Ama ayrı devletçiler bunu kullanıp ayrım duvarı örmeye çalışmakta, yapılması gereken çok netti, iki toplumlu sağlık kurulu her şeyin üstünde adanın tek yetkili bilim kurulu olarak süreci götürecekti, tıpkı yangında ihtiyaç olduğu gibi, herhangi bir laboratuvar, testler için kullanılabilecekti, adaya giriş noktalarındaki önlemleri beraber alınacak, datalar paylaşılacaktı ve bir kriz ortak yurdun birleşmesinde ciddi bir güven artırıcı önlem olacaktı, ama şimdi ne yapılıyor?
Zavallı Kıbrıs Türkler oyanda çalışma zorunda bırakıldılar denip bilinçlerde ayrımcılığı derinleştiriyorlar, bizim ayrı sağlık bakanımız var, ayrı devletimiz var, devletten devlete paylaşırız dataları deniyor, devlet yapacak testleri deniyor…
Demeye devam edin, azar azar, çok olarak, hızlanarak, tükeniyoruz, yok oluyoruz, koca koca bayrakların altında, süslü nutukların gölgesinde küçücük adayı ortak yurt edinemediğimiz, yurttaşlığını paylaşıp, kendini ortaklaştıramadığımız için tükenip gidiyoruz, tüketenler şimdi de dilimizi ele geçirdi, dünkü haberlere dair yorumlara bakıyorum, en barışçı, en çözümcü olanların dili bili zehirlenmiş durumda, propaganda mekanizması herkesi esir aldı, kendi coğrafyasında, yan köye çalışmaya gidenlere yabancı ülkeye giden göçmen muamelesi yapıyoruz, rejimi, süreci normalleştiriyoruz, normalleştirdikçe tükeniyoruz…