Kuir Kıbrıs Derneği, 1 Mayıs’la ilgili basın açıklaması yayımlayarak hetero-cisnormatif olan bu yapıda biz lezbiyen, gay, biseksüel, trans interseks ve ötesindeki tüm (LGBTİ+) emekçiler olarak, cinsel yönelim ya da cinsiyet kimliklerinden dolayı işe alımda ayrımcılığa maruz kaldıkları belirtildi.
Açıklama şöyle:
1 Mayıs, 1889’da “Birlik, Mücadele ve Dayanışma” günü ilan edilmesinden bu yana her yıl düzenli olarak dünyanın birçok yerinde olduğu gibi Kıbrıs’ta da İşçi Bayramı olarak kutlanmaktadır. Adamızda ara bölgede az sayıda düzenlenen ve birçok topluluğu bir araya getiren etkinliklerin olduğu bu günde, Kuir Kıbrıs Derneği olarak bizler de her yıl yer almaktayız.
Bu yıl sokaklara çıkamıyor olsak da, bugünün biz Kuir Kıbrıs Derneği için ne kadar önemli olduğunun altını çizmek isteriz. Öncelikle hatırlatmalıyız ki, Mart ayının ikinci haftasından bu yana Covid-19 Korona virüsü tüm dünyayı etkilediği gibi bizi de etkisi altına almış ancak Kıbrıs’ın kuzey kesimindeki otoriteler ne yazık ki emekçilerin ihtiyaçlarını karşılamakta yetersiz kalmış, işten çıkarmalar gerçekleşmiş, üçüncü ülke vatandaşları yok sayılmış ve bunun gibi bir çok soruna sebebiyet vermişlerdir.
Ayrıca, belirtmek isteriz ki halihazırda hetero-cisnormatif olan bu yapıda biz lezbiyen, gay, biseksüel, trans interseks ve ötesindeki tüm (LGBTİ+) emekçiler olarak, cinsel yönelim ya da cinsiyet kimliğimizden dolayı işe alımda ayrımcılığa maruz kalmaktayız. İş bulabildiğimiz durumlarda ise cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğimizin “ifşa edilmesi” temelinde korku yaşamakta ve ekonomik olarak yoksullaştırılmaktayız. Bu duruma ek olarak tehdit, iş yerlerinde ayrımcılık ve şiddete maruz kalmakta, sömürülmekte, istifaya zorlanmakta, başka konular mazeret gösterilerek işten atılmakta ve yoksullaştırılmaktayız.
Özellikle birçok politikacının “aynı gemideyiz” söylemine cevaben; kriz öncesi de yoksullaştırılmış kesim olarak “Hayır, aynı gemide değiliz” diyoruz. Gerek ekonomik gerek kamusal sağlık alanında yaşanan bu krizler en çok kırılgan grupları etkilemekte, özellikle istihdam alanında yaşadığımız sıkıntılar daha da artmakta ve bizleri potansiyel insan ticareti mağduru olmaya daha da itmektedir. Devlet mekanizmalarının bu sorunlara çözüm üretme konusundaki eksikliği, yükün sivil toplum örgütlerine kalmasına neden olmaktadır. Oysa sosyal devlet anlayışına göre, LGBTİ+’ların da iş bulması ve/veya çalıştığı şartlarda eşit muamele görmesi ve eşit kazanç elde etmesi gibi konularda politikaların geliştirilmesi ve ayrımcılığın sonlandırılması gerekmektedir. Özellikle geçtiğimiz yıllarda belli başlı toplu sözleşmelerde sendikaların cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği temelli ayrımcılığı sonlandırmak için sözleşmelere eklediği maddeleri sevinçle karşıladık ancak bu maddelerin tüm özel sektör ve kamu çalışanlarını da bağlayacak şekilde düzenlenmesi gerektiğini savunuyoruz. Ayrımcılığı önleyici sözleşmelerle birlikte, her kurumun kendi içinde LGBTİ+ farkındalığını artırıcı faaliyetler düzenlemesi, istihdam alanında ayrımcılığı sonlandırması ve biz LGBTİ+ların yaşadığı hak ihlallerinin giderilmesi elzemdir.
Hal böyle iken, zamanın ayrım yapma, yargılama, suçlama ve ötekileştirme zamanı değil; birlik, mücadele ve dayanışma zamanı olduğunun vurgusunu yapar, herkesi, birlik olmaya çağırırız! Yine ve yeniden “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!”