Hiç görmediği, bilmediği bir şeyi isteyebilir mi insan?
Arzulayabilir mi?
İnsan hayallerinden ibarettir…
İnsan nedir?
İnsan hayaldir…
Esaret altında yaşayan…
Hayatında bir dakika bile özgür olmamış köleyi…
Kabuğunu kırıp, efendisine canı pahasına başkaldırmasını sağlayan itici güç özgürlük hayalidir…
Özgürlük bir hayaldir…
Hayal ise yeryüzünün biricik varlık sebebidir…
Mana orada gizlidir…
Yüzyıllardır efendi ve köle arasında büyük bir savaş vardır…
Büyük anlatıların çöktüğü iddia edilir 20.yy’da…
Bir büyük anlatı vardır ki, binlerce yıldır vardı, binlerce yıldır var olacaktır…
O da özgürleşme arzusudur…
Özgürleşme arzusu var olma direncidir…
Yeryüzündeki bütün canlılar var olma direnciyle bağlıdır bu hayata…
Bir ağaç kökleriyle sımsıkı bağlıdır toprağa…
Bir çiçek dalından koparılmamak için direnir…
Bir tavuğun kendini kesmek için gelen cellâda karşı nasıl kanat çırptığını gördünüz mü hiç?
Spinoza yaşamak için ortaya konan bu arzuya “var olma direnci” der…
* * *
Türkiye Cumhuriyeti bu toprakların sahibidir…
Kırk Binden fazla askeriyle… Yüzlerce bürokratıyla…
Türkiye istemezse gökyüzündeki kuşlar uçamaz… Türkiye istemezse kimse sokaklara çıkıp dolaşamaz…
KKTC, Kıbrıslıtürklerin özgür iradesiyle kurulmamıştır… KKTC Türkiye istediği için kurulmuştur…
Burada Türkiye ile işbirliği içinde olanlar, sosyal demokratlar, liberaller iktidardayken üç beş bir şey yapmışsa, Türkiye izin verdiği için olmuştur…
Türkiye isterse cami yapar, isterse konsolosluk açar…
İster suyu getirir, ister elektriği…
Mahkemelerde bu toplumun lehine çıkan üç beş karar, bu ülkenin içinde bulunduğu, iddia ettiğimiz siyasal yapıyı değiştirmez…
İçinde yaşadığımız siyasal konjektür budur…
Bunun adı işgaldir. Kuzey Kıbrıs’ta Türkiye Cumhuriyeti’nin işgal ettiği bir sömürgedir…
Biliyor musunuz?
Buradaki halk, Türkiye yetkililerini ne zaman protesto etmek için sokağa dökülse, işbirlikçi polis örgütü tarafından acımasızca dövülmüştür…
Hiçbir Kıbrıslıtürk başbakanı protesto ettiğimizde böyle bir polis şiddetine maruz kalmadık biz…
* * *
Neyin ne olduğunu netleştirmek önemlidir…
Kıbrıslıtürk liderlerinin hepsi…
Dr. Küçük’ten, Denktaş’a…
Eroğlun’dan, Talat’a, Akıncı’ya kadar bütün liderler TC ile işbirliği yapmıştır…
Hiçbir lider bugüne değin halkını özgürleşme mücadelesine çağırmamıştır…
TC hükümetleri kendi işine yaramayan bütün siyasileri bir kenara öylece savurtmuştur…
Savurtulduğu noktada ise Ankara ile zıtlaşmaya başlamıştır…
Denktaş’ın Ankara’ya karşı çıkması da…
Akıncı’nın şu an söylenmesi de…
Aynı noktadan gelmektedir…
Özellikle Özersay ve Erhürman yeni bir imajla işgalciyle işbirliği içine girmek için önümüze konan yeni siyasi liderlerdir…
Türkiye Cumhuriyeti’nin bu adadaki varlığına dair eleştirel tek bir cümleleri yoktur…
* * *
İşgalcinin bakanı barış isteyenlere, Türkiye’nin garantörlüğünü istemeyenlere “hain” demiştir…
Bu ne cüret…
Sen kimin ülkesinde kime “hain” diyorsun?
Topluma ait bütün kurumları satan…
Onları özelleştiren…
Yazarlarından, müzisyenlerine…
Gazetecilerinden, siyasilerine kadar herkesin hapse atıldığı…
Bir coğrafyada…
Halk sefalet içinde yaşarken…
Siz kendinize saraylar yaptırırken…
Çocuk ve kadın cinayetleri, tacizleri, tecavüzleri ülkenin her bir yanını sarmışken…
Siz kime “hain” diyorsunuz?
Bu nasıl bir cürettir?
Hade Çavuşoğlu bu cüreti kendinde buluyor…
Sevgili Kudret’in, Erhürman’ın, Denktaş’ın, Özyiğit’in buna verecek tek bir cümlesi yok mudur?
Ya sen sevgili Akıncı…
Bizi hainlikle suçlayanlara iki çift lafın yok mudur?
Kıbrıslıtürk siyaseti uzun yıllardır çökmüş durumdadır…
Özgürleşme mücadelesini önüne koymayan…
İşgale karşı halkı etkin mücadeleye çağırmayan hiçbir siyasi yapı, bu halkı refaha çıkaramaz…
Bütün bu sorunları çözmenin tek bir yolu vardır…
O da işgale karşı etkin mücadele vermektir…
Kıbrıslıtürkler bu hesaplaşmaya girmedikleri takdirde hiçbir adım atamayacaklardır…
İster hesaplaşma deyin, ister yüzleşme…
Cellâdıyla göz göze gelmekten korkmamalı hiç kimse…
* * *
Yaşadığı topraklarda söz sahibi olmak istemek…
Yaşadığı toprakları özgürce yönetmek istemek bir insan hakkıdır…
Hiçbir ulus hiçbir devlet bir toplumu yok sayamaz…
O toplumun içindeki insanlar özgürlük istiyorsa…
Kendi kendini yönetmek istiyorsa, kimse onlara “hain” diyemez…
Kim isterse olsun herkes haddini bilecek…
Bugün iktidarda olan ya da muhalefette olan kim varsa…
Bu partilerin başında kim varsa…
Şairinden ressamına… Gazetecisinden akademisyenine… Bu hakareti edene hesap sormalıdır…
Bugüne kadar başımıza ne gelmişse…
Sessiz kalmaktan, itaat etmekten gelmiştir…
Yeryüzündeki bütün canlıların özgürce yaşama hakkı vardır…
Bu hak kimse tarafından verilmez…
Yaşama direnciyle, kavga ederek, özgürleşmek için mücadele ederek alınır…
Özgürlük istenci var olmanın getirisidir… Bir avuç insan esarete, zulme karşı direniyorsa…
Adaletten, haktan yana taraf olmuşsa…
Bu var olma direncinden gelmektedir…
Elbet bu düzen bir gün yıkılacaktır. Elbet bugün içinde bulunduğumuz esaret bitecektir…
Ezilenler yüzyıllardır büyük bir kavga içindedir…
Yeryüzünün her bir zerresinde, zulme karşı verilen bu kavga bizi biz yapan en yegâne şeydir…
Efendiler ve onların işbirlikçileri…
Haddinizi bileceksiniz…
Bu yazı ilk olarak 12 Eylül 2019 tarihli Afrika gazetesinde yayınlandı