Sendikal Platform Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun açıklamalarına tepki gösterdi.
Yapılan açıklamada, “Çavuşoğlu’nun sömürge bakanı gibi Karpaz’a yaptığı ziyarette ırkçı, ayrımcı, çözüm karşıtı ve Kıbrıslı Türkleri aşağılayan beyanları AKP’li yöneticilerin Kıbrıs’la ilgili gerçek düşüncelerini ortaya koymaktadır. Bu açıklamalarda Kıbrıslı Türklerin siyasi iradesi yok sayılmakta, karar verenin Türkiye olduğu vurgulanmaktadır” denildi.
Açıklamada ayrıca şu ifadelere yer verildi: “Bilinmelidir ki, Kıbrıs bizim vatanımızdır ve onu birleştirmek, sömürgecilere karşı çıkmak, çözüm ve barış istemek bizim temel görevimizdir. Bu mücadelede uluslararası hukuğun ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bize kazandırdığı toplumsal hakları sonuna kadar kullanmaktan çekinmeyeceğimizi vurgular, bu konuda sessiz kalan siyasi partileri de toplumsal haklara ve sömürgecilere karşı göreve davet ederiz.”
İşte açıklamanın tam metni:
Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun sömürge bakanı gibi Karpaz’a yaptığı ziyarette ırkçı, ayrımcı, çözüm karşıtı ve Kıbrıslı Türkleri aşağılayan beyanları AKP’li yöneticilerin Kıbrıs’la ilgili gerçek düşüncelerini ortaya koymaktadır. Bu açıklamalarda Kıbrıslı Türklerin siyasi iradesi yok sayılmakta, karar verenin Türkiye olduğu vurgulanmaktadır.
Bu toplantının Karpaz’da yapılması Kıbrıslı Rumlara siyasi mesaj verme amacı taşıdığı gibi, TC Elçiliği tarafından kurdurulan siyasi partilere oy toplama amacı taşımaktadır. Sn. Çavuşoğlu “benim vatandaşlarım” söylemi ile Kıbrıs’ta demografik yapıyı bozduklarını açık açık ifade etmekte ve buraya yerleştirilen TC vatandaşlarını siyasi bir argüman olarak görmektedir. Uluslararası hukuğu hiçe sayan ve AB toprağı üzerinde XXI. Yüzyılda fetihçi-sömürgecilik anlayışının Türkiye tarafından devam ettirildiğini göstermektedir. Mağusa’da Tel-Sen’e ait binada konsolosluk açmak aslında yayılmacılığın, sömürgeciliğin ve Kıbrıslı Türk yöneticilerin kukla olduğunu bir kez daha göstermek için yapılmıştır.
Sn. Çavuşoğlu 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Antlaşmalarında “garantörlük sorumluluğunun” Kıbrıs Cumhuriyeti’nin toprak bütünlüğünü ve anayasasını garanti ettiğini unutmuş görünmektedir. Garantörlük sadece Kıbrıslı Türklerin güvenliğini kapsamamakta olup, adanın bütünü ile tüm toplumları kapsamaktadır. Sn. Çavuşoğlu garantörlük söylemi ile adanın kaynaklarında gözü olduğunu ve adanın bütününü istediğini gizlemeye çalışmaktadır. Garantörlüğün değiştirilmesi ile ilgili görüş sunanları “vatan hainliği” ile suçlayacak kadar kendinden geçen Sn. Çavuşoğlu, Crans Montana’da garantörlük sisteminin değişmesi ile ilgili kendisinin görüş verdiğini de çok çabuk unutmuştur. Anlaşılan odur ki, gelen uluslararası baskı karşısında “Türkiye’nin çözüm istemediği” garantörlük söyleminin arkasında saklanılarak yapılmaktadır.
Bilinmelidir ki, Kıbrıs bizim vatanımızdır ve onu birleştirmek, sömürgecilere karşı çıkmak, çözüm ve barış istemek bizim temel görevimizdir. Bu mücadelede uluslararası hukuğun ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bize kazandırdığı toplumsal hakları sonuna kadar kullanmaktan çekinmeyeceğimizi vurgular, bu konuda sessiz kalan siyasi partileri de toplumsal haklara ve sömürgecilere karşı göreve davet ederiz.