Editör notu: Bu yazı ilk olarak www.tabella.org sitesinde yayınlanmıştır. Bu yazıyı Tabella’nın hem yayın kurulu hem de yazının yazarının izniyle yayınlıyoruz.
7 Ocak 2018 seçimlerine girerken bir televizyon programında Sayın Fikri Toros’un Cumhuriyetçi Türk Partisinden milletvekili adayı olmasına yönelik oluşan tepkiler hakkındaki görüşü sorulan Sayın Birikim Özgür, Kıbrıs Türk siyasetinde “sağ” ve “sol” kavramlarının Kıbrıs sorunundaki görüşler üzerinden şekillendiğini ve Sayın Toros’un sıkı bir federal çözüm destekçisi olmasından dolayı CTP adayı olmasında bir sakınca olmadığını söylemişti.
Sağı solu belli olmayan siyasetimizde sağ ve sol arayışımın son ayağında Kıbrıs sorununun partilerce ele alınışını irdeleyeceğim.
Daha önce ekonomik boyutu değerlendirirken partilerin klonlaşmasından bahsetmiştim. Sosyal boyut değerlendirmesinde ise belirgin çizgiler göze çarpmıştı. Kıbrıs sorununda ise kutuplar ve kutupların aralarını görüyoruz.
Kutuplar, Aralar, Zıplarlar
Federal çözüm, konfederal çözüm, üniter çözüm, iki devletli çözüm, parça parça çözüm…
Cumhuriyetçi Türk Partisi ve Toplumcu Demokrasi Partisine göre “sol”, federal çözümü savunmak. Federal çözümü savunmamak ise “sağ”. Demokrat Parti, lise yıllarında sessiz olup üniversitenin ilk yıllarında kendini bulmaya çalışan bir genç misali karışık. “Milliyetçiydik, muhafazakârdık, şimdi Britanya’nın yeşilleri ile liberalleri arasında bir yerdeyiz; ama neredeyiz?” diye düşünüyor. Halkın Partisi, “parça parça çözelim” diyor ama neyi çözeceğimizi söylemiyor. Yeniden Doğuş Partisi ise “iki devletli çözüm” diyor.
Peki Ulusal Birlik Partisi ne diyor?
Geçtiğimiz ocak ayında bu sorunun cevabını aramak üzere Ulusal Birlik Partisi tarafından düzenlenen Dr. Fazıl Küçük ile Rauf Denktaş’ın Mücadeleleri Ekseninde Kıbrıs Konusuna Bakış ve Alternatif Çözüm Modelleri Konferansı isimli etkinliğe katıldım. Sayın Mehmet Küçük hariç tüm konuşmacılar imtina ile alternatif bir çözüm önerisi vermeyi reddederken, Sayın Küçük alternatif bir çözüm önerisi olarak Türkiye’ye ilhak olmamızı ve Türkiye ile konfederal bir yapı kurup kendi meclisimizi muhafaza etmemizi sundu. Bu öneriden bahsederken “Amerika’nın Porto Riko’su, İngiltere’nin Cebelitarık’ı, Fransa’nın Monako’su varsa; Türkiye’nin neden kendine bağlı bir Kuzey Kıbrıs’ı olmasın?” şeklinde bir ifade kullandı.
Türkiye’ye ilhak konusunda Tabella’nın sorusu üzerine görüş bildiren Yeniden Doğuş Partisi Genel Başkanı Sayın Erhan Arıklı “Biz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni yaşatmak için kurduk. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni herhangi bir yere ilhak etme gibi bir düşüncemiz olamaz… Biz Türkiye ile iyi ilişkiler içerisinde olmayı savunan bir partiyiz, ama bu iyi ilişkiler öyle anavatan-yavruvatan ilişkileri içinde değil de eşitlik ilkesi şeklinde olmalıdır.” ifadelerini kullanmıştı.
Sayın Arıklı’nın aksine Ulusal Birlik Partisi Genel Başkanı Sayın Ersin Tatar “anavatan-yavruvatan” söylemini kullanmakta daha ısrarcı olmaktadır. Hatta genelde Sayın Tatar ve partisindeki bazı siyasetçiler “anavatanımız” kelimesini zikretmeden cümle kuramaz hâle gelmiştir. Buna simetrik olarak Cumhuriyetçi Türk Partisine mensup kimi siyasetçiler de “federal çözüm” kelimelerini kullanmadan cümle kuramaz durumdadır.
Bu dar bakış açısının aksine Başbakan ve Cumhuriyetçi Türk Partisi Genel Başkanı Sayın Tufan Erhürman Ankara’da yaptığı konuşmada “yürürken sakız çiğneyebilmek lazım” demiş, “federal çözüm” olsun diye beklemek yerine elimizdeki kurumları geliştirmenin ve toplumumuzu ileriye taşımanın öneminden bahsetmişti. Bu CTP’nin tarihsel pozisyonlarını düşününce önemli bir açılımdır.
Bu arada Ulusal Birlik Partisine geri dönmek gerekirse, Kalyoncu hükûmetini oluşturan koalisyon anlaşmasına göre CTP ile UBP federal çözümü hükûmet politikası olarak kabul etmişti. Bu dönemde -ekonomik boyutu incelerken değindiğim üzere- iki partinin ekonomik politikaları da, (“sağ” ve “sol”u belirleyen görüş olduğu söylenen) Kıbrıs sorununa karşı çizgileri de aynı hizaya gelmişti. O zaman “sağ” kimdi, “sol” kimdi?
Bugün “sağ” kim?
“Sol” kim?
“Merkez” kim?
Karar sizin.