17 yıldır bir diktatör yönetiyor Türkiye’yi…
Hayatımın yarısı bu rejimin gölgesinde geçti…
Totaliter rejimlerin nasıl olduğunu yaşayarak gördük…
Tarihin en zor dönemlerinden geçiyoruz…
Yeryüzüne büyük bir umutsuzluk, yılgınlık egemen…
Türkiye, tarihinin hiçbir döneminde demokratik bir ülke olmadı…
Muhafazakâr ve militarist anlayış toplumun iliklerine kadar işledi…
700 yıldır böyle devam etti, edeceğe de benziyor…
Farklılıklara tahammülü olmayan…
Entelektüel yaşamında bile avangard olanı hazmetmekte güçlük çeken bir dünya var karşımızda…
Ülkedeki azınlıkların haklarını konuşmak bile tehlikeli…
Mehmet Yaşın 90’lı yıllarda “Türkçe Edebiyat” başlıklı bir tartışma başlatmıştı…
Aydın denilen insanlardan küfürlerle hakarete uğramıştı…
Oysa bütün etnik kimliklerin zenginliğini kucaklayabilirdi Türk entelektüeli…
Bu farklılığı, zenginliğe dönüştürüp, ülke edebiyatında sıçramalar yaşayabilirdi…
700 yıldır tahammülsüzlüğün egemen olduğu bir coğrafya Türkiye…
Entelektüel hayatın içinde dahi bu feodal yapıyı görmek mümkün…
* * *
İstanbul seçimlerinin iptali bu hazin manzaranın bir parçası aynı zamanda…
Siyasette yaşanan anti demokratik ortam sanatın her alanında da kendini gösteriyor…
Bizler, 1983’den sonra doğanlar…
Böyle bir kültürün ve siyasal yapının gölgesinde doğduk…
KKTC cumhuriyetinin çocuklarıyız…
Bu çocukların ezici bir çoğunluğu darbe ile kurulan bu devlete muhalif…
Aradan 36 yıl geçmiş…
36 yılın sonunda nefes alamayan…
İşsiz…
Geleceğini hiçbir şekilde göremeyen…
Tedirginlik içinde yaşayan…
Nereye ait olduğunu bilmeyen…
Yarın, her an bir kaza ya da bir kanser hastalığı sonucu ölebilme korkusu yaşayan…
Kendisini hep yorgun hisseden, umut etmeyi bile bilmeyen bir dönemin parçasıyız…
Entelektüel sorunlarımızın en başında varlık sorunsalı geliyor…
1974 kuşağının kaygılarından sonra hem siyasal hem sanatsal hayatımızın içinde belirleyici olan varlık problemidir…
Varlık problemi, bizlerle birlikte aynı dönemde yaşayan diğer dünya ezilenlerinin de problemi aslında…
Çünkü bütün dünya aynı ruhu taşıyor…
Küreselleşme dediğimiz mevzu iktidar araçlarını tekelleştiriyor…
* * *
Cumhuriyet çocuklarının sabrı kalmadı…
Ne bu cumhuriyete, ne de TC işgaliyle işbirliği içinde olan partilere ve onların politikacılarına…
Kanserden ölmek istemiyoruz!
Trafik kazalarından ölmek istemiyoruz!
Neo liberal politikalarla özlük haklarımızın elimizden alınmasını istemiyoruz!
Toplumumuzun kurumlarının TC veya yerli sermaye gruplarına peşkeş çekilmesini istemiyoruz!
Oy verdiğimiz siyasilerin, TC elçiliğinin kuklası olmasını istemiyoruz!
Orduların, tankların ve sınırların işgal ettiği bir coğrafyada esaret altında yaşamak istemiyoruz!
Aydınlarımızın düşünce hak ve özgürlükleri noktasında mahkemelerde yargılanmasını, hapse atılmasını istemiyoruz!
İş hakkımızın parti hegemonyasından geçmesini istemiyoruz!
Batıda insan gibi yaşayan insanlarla aynı muameleyi görmek istiyoruz!
Özel sektörün dişlileri içinde sömürülerek, düşüncelerinden ve yaşama biçiminden dolayı işten atılma korkusuyla yaşamak istemiyoruz!
Çocuklarımızı burada çağın gerisinde kalmış okullara göndermek istemiyoruz!
Bu ülkenin hastanelerine gittiğimizde, ölüm korkusu yaşamak istemiyoruz!
* * *
Şimdi sizler…
Şu an iktidarı elinde tutanlar ya da tutacak olanlar…
İstanbul seçimlerini iptal eden faşist zihniyetin önünde…
Eğilmekten, boyun eğmekten, emir almaktan…
Bu ülkenin halkının iradesini hiçe sayanlarla işbirliği içinde olmaktan…
Ya bir an önce vazgeçersiniz…
Halkı kurtuluşa, bağımsızlığa, özgürlüğe çağırırsınız…
Ya da sizlerde, sizden öncekiler gibi halkını ve ülkesini satanların yanında yer alıp, tarihe gömülürsünüz…
Sizleri iktidara getiren bu halkın öfkesi oldu…
Bu öfkeye cevap veremezseniz, siz de sizden öncekiler gibi alıp çantalarınızı evlerinize dönersiniz!