Prof. Dr. Niyazi Kızılyürek, Tabipler Birliği’nde konuştu: Kıbrıs’ta toplumlar birbirine üstünlük sağlayamadı, bu nedenle federasyon!
Avrupa Parlamentosu milletvekili adayı Prof. Dr. Niyazi Kızılyürek dün OPEK, Unite Cyprus Now ve Kıbrıs Türk Tabipler Birliği tarafından ortaklaşa düzenlenen, ‘Federasyon – Siyasi Eşitlik ve Güç Paylaşımı” panele Kıbrıs’ın güneyinden emekli başsavcı Alekos Markides ile katılarak değerlendirmelerde bulundu. Kızılyürek konuşmasında neden bu ülkede ‘güç paylaşımı’ konusunun konuşulduğunu sorguladı. Kızılyürek tarihsel süreç hakkında bilgi vererek modern devletlerin halkın iradesine dayandığını ve birden fazla etnik grubun yaşadığı coğrafyalarda egemen halkın kim olduğu sorusunun zor bir soru olduğunu belirtti. Kızılyürek, ulus devletlerde bunun örneklerinin olduğunu güçlünün güçsüzü zaman içinde yok ettiğini söyledi. Bu olgunun yani milliyetçiliğin Kıbrıs’a 20’inci yüzyılın başından itibaren geldiğini ve egemen kimdir kavgasının başladığını ifade eden Kızılyürek, bütün etnik gerilim ve çatışmanın bu soruya yanıt aradığını kaydetti. “Egemen kimdir?” diye soran Kızılyürek, Kıbrıslı Rumların ‘Enosis yapabilirim’ dediğini, karşısındaki Kıbrıslı Türklerin ise ‘hayır tek başına egemen olamazsın, ben de varım’ dediğini kaydederek 1960’ta kurulan devletin anayasasında da egemenliğin paylaşılacağının belirtildiğini vurguladı. Orada da bir siyasi eşitlik modeli olduğunu belirten Kızılyürek, anayasanın değiştirilebilir maddeleri için ayrı ayrı toplumların üçte ikisinin çoğunluğunun istendiğini yani tek bir halkın egemen olmadığını, tek başına anayasayı değiştirmediğini söyledi.
GÜÇLER ARASINDA DENGE KORUNUYOR
Kıbrıs’ta federasyonun kaçınılmaz olduğu üzerinde duran Avrupa Parlamentosu milletvekili adayı Prof. Dr. Niyazi Kızılyürek sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bizler bunları sevmedik. Milli hayallerimiz vardı. Enosis, Taksim… 1960’ta kestiğimiz kavgayı 1963’te devam ettirdik kim egemen olacak diye. Taraflardan hiçbiri başarı olamadı. 1974’te güçler yeniden şekillendi ve Rum toplumunda şu duygu oluştu: Evet biz Kıbrıslı Türklerle egemenliği, yönetimi paylaşmalıyız. Bu federasyon tezinin Rum toplumu tarafından kabul edildiği andır. Türk tarafı 1974’te federasyonu ortaya atan taraftı ama nedense prensipte demiş olmamıza rağmen antagonizm (karşıtlık) devam etti. Türk tarafı bu politikasında başarısız oldu ve iki ayrı meşru devlet oluşmadı. Güçler arasında denge korunuyor. Bu yüzden Kıbrıs’ta federasyon konuşmamızın tek nedeni budur. Toplumlar birbirlerine üstünlük sağlayamadı. Bu bizi federasyona zorlayan şeydir.”
BİR OY DIŞARIDA KALIRSA FEDERAL DEĞİL, ÜNİTER DEVLET OLURSUN
Kıbrıs’ta kurulmaya çalışılan federasyonun Amerika’dakine değil ama Kadana ve İsviçre’dekine benzeyebileceğini kaydeden Kızılyürek, çok etnikli bir federasyonda güç paylaşımının olmazsa olmaz bir konu olduğunu belirtti. Kızıyürek, “hem federe devletleri kurup, yaşatırsınız hem de beraber federal devleti kurarsınız. Hepsi de yetkilerini federal anayasadan alır. Bu oluşturucu birimler birbirine eşittirler. Anastasiadis dünyadan örnek istedi; kendisine AB’yi örnek vermeyeceğim. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin orada Almanya ile birlikte eşit söz sahibi olduğunu söylemeyeceğim. AB bir konfederasyondur bu bakımdan. Birebir verilebilecek örnek yoktur ancak iki birimli bir federasyonda bir oyu dışarıda bıraktığınız zaman bu sizi etnik çoğunluğun karar almasına götürür ve bu da federal değil üniter devlet özelliğidir” dedi.