Dünyaya yeni bireyler getirmenin hem o bireylerin acı çekmesine yol açacağını, hem de dünyaya zarar vereceğini savunan anti-natalistlere göre çocuk yapmak, bir kişiyi rızası olmadan tehlikeler ve hayal kırıklıklarıyla dolu bir dünyaya itmek anlamına geliyor.
Anti-natalistler, Sofokles’in Oidipus Kolonos trajedisindeki “Doğmamış olmak, hiçbir zaman elde edemeyeceğimiz en değerli armağandır” sözlerinin anti-natalizmi işaret ettiğini savunuyorlar.
Hindistan’da bir kişi, ‘Beni rızamı almadan dünyaya getirdiler’ diyerek anne ve babasına dava açmaya hazırlandığını söyleyince uluslararası basında haber konusu oldu.
BBC Türkçe’de yer alan habere göre kendisini ‘anti-natalist’ olarak tanımlayan Raphael Samuel, “Bu dünyada acı çekecekleri bilinerek çocuklar dünyaya getiriliyor. Bu doğru değil” diyor.
Peki anti-natalizm nedir, ne istiyorlar ve ne kadar yaygın bir akım?
Anti-natalizm ne anlama geliyor?
Kendilerini anti-natalist olarak tanımlayanlar, insanların üremekten kaçınması gerektiğini savunuyor.
Dünyaya yeni bireyler getirmenin hem o bireylerin acı çekmesine yol açacağını, hem de dünyaya zarar vereceğini savunan anti-natalistlere göre çocuk yapmak, bir kişiyi rızası olmadan tehlikeler ve hayal kırıklıklarıyla dolu bir dünyaya itmek anlamına geliyor.
Kendisini bir anti-natalist olarak tanımlayan Raphael Samuel de Nihilanand adlı Facebook sayfasında “Bir çocuğu dünyaya gelmeye zorlayıp ardından da kariyer yapmaya itmek adam kaçırma ve köle tacirliği değil midir?” diye soruyor.
Bazı anti-natalist gruplar ‘dünyadaki son nesil biz olalım’ sloganıyla insanlığın üremeyi sonlandırarak kendi isteğiyle türünü yok etmesi çağrısı yapıyor.
Daha ılımlı anti-natalist gruplar ise çocuk yapma tercihi konusunda kimseye baskı uygulanmaması gerektiği konusunda fikir bildiriyor.
Kökeni ne?
Anti-natalistler, bu düşünce yapısının kökenlerinin Buda’nın öğretilerine ve Antik Yunan felsefesine dayandığını söylüyor.
Budizm anlayışındaki ‘Doğum hayat boyu yaşanacak acıların başlangıcıdır’ tezinin anti-natalizmin de yola çıkış noktalarından olduğu ifade ediliyor.
Ancak anti-natalizm yaklaşımına karşı çıkan Budistler, kendi inançlarına göre insanların aydınlanmaya en açık varlıklar olduğu, insanlığın soyunun devam etmesiyle aydınlanma döngüsünün de gelişerek devam edeceğini söylüyor.
Antik Yunan döneminin en büyük trajedya yazarlarından Sofokles de anti-natalistlerin referans noktası olarak gösterdiği isimlerden.
Anti-natalistler, Sofokles’in Oidipus Kolonos trajedisindeki “Doğmamış olmak, hiçbir zaman elde edemeyeceğimiz en değerli armağandır” sözlerinin anti-natalizmi işaret ettiğini savunuyorlar.
Anti-natalizmin günümüzde bir düşünce sistemine dönüşmesini sağlayan ise Güney Afrikalı Felsefe Profesörü David Benatar.
Benatar, Türkçe’ye ‘Keşke Hiç Olmasaydık: Varolmanın kötülüğü’ olarak çevrilen kitabında “Sürekli yükseltilmeye çalışılan mutluluk, zevk ve keyif standartları gerçek rakamlara döküldüğünde derin bir içsel sefaleti ve mutsuzluğu gizler. Yeryüzüne adım atmış olmakla insan esasen çekmeyeceği ıstıraplara gebe kalmıştır. Bu yüzden gelecek adına ideal nüfus “sıfır” olmalıdır ve mesken tutulan bu dünya yaşamak, hayal kurmak ve temelinde çocuk yapmak için ideal bir yer değildir” diyor.
Ne kadar yaygın?
Her ne kadar son yıllarda sosyal medyanın da etkisiyle adlarını daha sık duyurmaya başlamış olsalar da anti-natalistlerin sayısının çok fazla olduğu sanılmıyor.
Anne ve babasına dava açacağını söyleyerek dünya basınına haber olan Raphael Samuel’in Facebook sayfası Nihilanand’ı yaklaşık 2.500 kişi takip ediyor.
David Banatar’ın Youtube’daki videolarını izleyenlerin sayısı ise yaklaşık 100 bin civarında.