Bugün Marx’ın 140’ıncı ölüm yıldönümü… En yakın arkadaşı Friedrich Engels, Marx’ın cenazesinde bugüne dek unutulmayacak şu sözleri söylemişti: 14 Mart günü öğleden sonra üçü çeyrek geçe, yaşayan en büyük düşünür artık düşünmüyordu.
Yazdığı binlerce sayfa ve fikirleriyle komünist ideolojiyi şekillendiren Karl Marx’ın ölümünün üzerinden 140 yıl geçti. Friedrich Engels’le birlikte yaptıkları çalışmalarla yalnızca ekonomi politiğe değil felsefeye de damga vuran Marx, ölümünün 140’ıncı yılında fikirleriyle yaşıyor.
Düşünceleriyle, araştırmalarıyla, yazdıklarıyla komünist ideolojiyi şekillendiren Karl Marx, bugün hala emekçilerin mücadelesinde başvurulan, yol gösteren en önemli kaynakların yaratıcısı. Merak edilen, hakkında film çekilen, tiyatrolar sahnelenen, belki de hayatına dair en çok kitap yazılan kişilerden birisi.
Marx’ın ölüm yıldönümü dolayısıyla, can dostu ve yoldaşı Friedrich Engels’in Marx’ın mezarı başında yaptığı konuşmanın tamamını bilginize getiriyoruz:
14 Mart günü, öğleden sonra üçe çeyrek kala, yasayan düşünürlerin en büyüğü artık düşünmez oldu. Ancak iki dakika yalnız bıraktıktan sonra, odaya girince, onu koltuğunda rahat rahat, ama sonsuzluğa dek, uyumuş bulduk.
Avrupa ve Amerika militan proletaryasının bu adamda yitirmiş bulunduğu şey, tarihsel bilimin bu adamda yitirmiş bulunduğu şey, ölçülemez.
Bu devin ölümü ile bırakılan boşluk, kendini duyumsatmakta gecikmeyecek.
Nasıl ki Darwin organik doğanın gelişme yasasını bulduysa, Marx da insan tarihinin gelişme yasasını, yani insanların, siyaset, bilim, sanat, din, vb. ile uğraşabilmelerinden önce, ilkin yemeleri, içmeleri, barınmaları ve giyinmeleri gerektiği; bunun sonucu, maddi ilksel yaşama araçlarının üretimi ve böylece, bir halk ya da bir dönemin her iktisadi gelişme derecesinin, devlet kurumlarının, hukuksal görüşlerin, sanatın ve hatta söz konusu insanların dinsel kirlerinin üzerinde gelişmiş bulundukları temeli oluşturduklar ve, buna göre, bütün bunların şimdiye değin yapıldığı gibi değil, ama tersine, bu temele dayanarak açıklamak gerektiği yolundaki, daha önce ideolojik bir saçmalıklar yığını altında üstü örtülmüş bulunan o temel olguyu buldu.
Ama hepsi bu değil. Marx günümüz kapitalist üretim tarzı ile onun sonucu olan burjuva toplumun özel hareket yasasını da buldu.
Artı-değerin bulunması, sonunda, bu konuyu aydınlattı; oysa, burjuva iktisatçıların olduğu kadar sosyalist eleştiricilerin de daha önceki bütün araştırmaları, karanlıklar içinde yitip gitmişlerdi.
Bu türlü iki bulgu koca bir yasam için yeterdi. Kendisine öyle bir tek buluş yapma nasip olana ne mutlu!
Ama Marx araştırmada bulunduğu her alanda (bu alanın sayısı çoktur ve bir teki bile yüzeysel irdelemelerin konusu olmamıştır), hatta matematik alanında bile, özgün buluşlar yaptı.
Bilim adamı olarak, buydu. Ama onun etkinliğinde asıl önemli olan, hiç de bu değildi. Marx için bilim, tarihi etkinliğe geçiren bir güç, devrimci bir güçtü.
Pratik uygulamasının düşünülmesi belki de olanaksız olan herhangi bir teorik bilimdeki bir bulgudan duyabileceği sevinç ne denli katıksız olursa olsun, sanayi için, ya da genel olarak tarihsel gelişme için doğrudan doğruya
devrimci bir önem taşıyan bir bulgu söz konusu olduğu zaman duyduğu sevinç bambaşkaydı.
Böylece Marx, elektrik alanındaki bulguların gelişmesini ve, daha şu son günlerde, Marcel Deprez’in çalışmalarını çok dikkatli bir biçimde izliyordu.
Cünkü Marx, her şeyden önce bir devrimciydi.
Kapitalist toplum ile onun yaratmış bulunduğu devlet kurumlarının yıkılmasına şu ya da bu biçimde
katkıda bulunmak, kendi öz durumunun ve gereksinmelerinin bilincini, kendi kurtuluş koşullarının bilincini kendisine ilk onun vermiş bulunduğu modern proletaryanın kurtuluşuna yardımda bulunmak, onun gerçek yönelimi işte buydu.
Savaşım onun en sevdiği alandı. Ender görülür bir tutku, bir direngenlik ve bir başarı ile savaştı o.
1842′de birinci Rheinische Zeitung’a,
1844′te Paris’teki Worwarts’a,
1847′de Bruksel’deki Deutsche-Brusseler-Zeitung’a,
1848-1849′da Neue Rheinische Zeitung’a
1852′den 1861′e degin New York Tribune’e katkı,
ayrıca, bir sürü kavga broşürünün yayınlanması, tüm yapıtının doruğu olan büyük Uluslararası Emekçiler Derneği’nin kuruluşuna değin Paris, Brüksel ve Londra’da çalışma, işte, eğer başka hiçbir şey yapmasaydı bile,
yapıcısının gurur duyabileceği sonuçlar.
Marx, iste bu yüzden zamanının en sevilmeyen ve en çok karalanan adamı oldu.
Mutlakiyetçi olduğu kadar cumhuriyetçi hükümetler de kovdular onu; tutucu burjuvalar ile aşırı demokratlar onu kara çalma ve kargışlara boğmakta birbirleri ile yarışıyorlardı. O bütün bunları, hiç aldırmaksızın,
örümcek ağları gibi yolunun dışına atıyor ve ancak çok zorunlu durumlarda yanıtlıyordu.
Sibirya madenlerinden Kaliforniya’ya değin, Avrupa ve Amerika’nın her yanına dağılmış, tüm dünyanın milyonlarca devrimci militanı tarafından ululanmış, sevilmiş ve aklanmış olarak oldu o.
Ve ben çekinmeden söyleyebilirim ki, onun birçok karsı-düşüncede olan hasmı olabilirdi, ama kişisel düşmanı pek o kadar yoktu.
Adı yüzyıllar boyunca yaşayacak, yapıtı da!
Friedrich Engels