Kimilerine göre Doğu Akdeniz’de artık aktördük! Dış politika da yürütülen “Aktif diplomasi” sonuçlarını vermişti. Hiç kimse bizi dikkate almadan Doğu Akdeniz’de adım atamazdı. “Rumların tek yanlı doğal gaz faaliyetleri karşısında seyirci kalmayacaktık”
Gel gör ki yalancının mumu yatsıya kadar yanar!
ExxonMobil ve Katar Petrol işbirliğinde Kıbrıs Münhasır Ekonomik Bölgesinde bulunan 10. Parsel de yaklaşık üç aydır yürütülen doğal gaz arama çalışmalarının sonuçları geçtiğimiz hafta açıklandı.
İlk verilere göre 10. Parsel de bulunan Glaucus 1 kuyusunda 141 ile 226 milyar metreküp arası “ticari olarak kullanılabilir olan” büyük bir doğal gaz yatağı keşfedildi. Son iki yılda yapılan en büyük küresel keşif!
Daha önce 12. Parsel deki Afrodit-1 kuyusunda Noble ve Delek işbirliğinde 129 milyar metreküp, 6. Parsel deki Calypso kuyusunda ise ENI tarafından 170 ile 230 milyar metreküp doğal gaz bulunduğu açıklanmıştı. Son açıklamalara göre 10. Parseldeki kazı çalışmalarına devam edilecek. Ayrıca önümüzdeki aylarda 6’ncı, 7’nci ve 3’üncü parsellerde de kazı çalışmalarına başlanacak. Mevcut öngörüler keşiflerin devam edeceği yönünde!
BP 2018 Dünya Enerji İstatistik Görünümü Raporu’na göre dünya üzerinde toplam 193.5 trilyon metreküp kanıtlanmış doğal gaz rezervi bulunuyor. Lider 35 trilyon metreküple Rusya. Türkiye’nin yıllık doğal gaz tüketimi ise 50 milyar metreküp civarı.
Bu verileri göz önünde bulundurup 10. Parseldeki son keşfi, diğer parseldeki keşifler ve öngörülen yeni keşifler ile birlikte değrlendirdiğimizde, Kıbrıs etrafındaki doğal gazın özellikle Kıbrıs sorunu ve bölgedeki dengeler ve işbrlikleri üzerinde oldukça belirleyici olacağı şüphesiz.
Bunun yanında sağlıklı bir değerlendirme için Doğu Akdeniz’deki doğal gaz rezervini bir bütün olarak ele almak gerekiyor. Kıbrıs doğal gazına İsrail, Mısır gibi ülkelerin rezervleri de eklendiğinde Doğu Akdeniz’deki resimi daha net görmek mümkün. Zira Kıbrıs rezerveri, Doğu Akdeniz’deki büyük doğal gaz bölgesinin bir parçası.
Bu durum ve 10’uncu parseldeki son keşif, bölgedeki enerji programları ve Kıbrıs sorununun geleceği bakımından olduğu kadar, Doğu Akdeniz’de jeopolitik denge ve işbirliklerinin yeniden belirlenmesini kaçınılmaz kılıyor.
Geçtiğimiz Ocak ayında, Amerikalıların gözetiminde New York’ta gerçekleşen toplantıda, Doğu Akdeniz’deki “güvenlik” konsunda yol haritası belirlemek için İsrail, Mısır, Kıbrıs ve Yunanistan bir araya gelmişti.
Doğu Akdeniz’deki gelişmelerin ve işbirliklerinin ele alınacağı ve ABD Dışişleri Bakanı Pompeo’nun da katılacağı Kıbrıs, Yunanistan ve İsrail üçlü zirvesi Mart ayında İsrail’de gerçekleşecek. Bunun yanında Fransa, Yunanistan, Kıbrıs ve Mısır’ın katılımı ile Paris’te 4’lü bir zirve yapılması çalışmaları da yürütülüyor.
Bu bağlamda esas olan İsrail ve Mısır gibi devletlerin doğal gazı ile Kıbrıs doğal gazının birleştirilip, en düşük maliyet ile Avrupa pazarına “güven içerisinde” ulaştırılması. Kıbrıs sorunu çözülünce veya çözümsüzlük koşullarında uygulanmaya dönük farklı senaryolar halen tartışılıyor.
Diğer yandan Doğu Akdeniz’de doğal gaz faktörü çerçevesinde yeni askeri işbirlikleri ve ittifakların da oluşturulma arayışları yürütülüyor. ABD öncülüğünde Doğu Akdeniz’in militarizasyonu söz konusu!
Bu arayışın nedeni yalnızca Türkiye faktörü değil. Esas olan Suriye savaşından galip çıkan, Akdeniz’de eskisinden daha fazla güç sahibi olan ve dünyanın en büyük doğal gaz ihracatçılarından olan Rusya faktörüne ve bölgemizde etkisini arttıran Çin’e karşı önlem almak. Bu nokta da Kıbrıs sorununun olası çözüm şeklinde Kıbrıs’ın NATO üyeliğinin de “güvenlik” başlığı ile ilişkilendirildiğini belirtmekte fayda var.
Kafalardaki Kıbrıs, doğal gaz güveliği ve Suriye’ye uzanan bir NATO paktı! ABD’nin 4 yıldır Kıbrıs’ta gizli üssü olduğu ve son zamanlarda İngiliz üslerinde ise yeni ve gizli çalışmalar yürüttüğünü de hatırlatmakta fayda var.
Tüm resmi okuduğumuzda, Kıbrıs yeni Amerikan stratejisinin tam göbeğinde bulunmaktadır. Esas olan Suriye savaşının galiplerine karşı Doğu Akdeniz’de eskisinden daha güçlü bir NATO paktının ve militarizasyonun oluşturulma çabalarının söz konusu olduğudur.
Tüm bu gelişmeler bölge de yeni gerginliklerin ve savaşların fitilini ateşleme potansiyeli barındırıyor. Kıbrıs sorunu çözümsüz kalırsa gerek Kıbrıs gerekse de bölgemiz yeni acılar yaşamaya adaydır. Dolayısı ile federal bir çözüm ve barışa hiç olmadığı kadar ihtiyaç var.